İki haftalık bir suskunluktan sonra yine kendi kendimi sorgulamaya başladım. Ne yapıyorum? Ne yapmak istiyorum?
Ne yaptığım ortada. Yazmıyorum. Düşünmüyorum. Bol bol film, dizi, tablo, sokak, insan, duvar, vs, kısacası seyredilecek ne varsa seyrediyorum. Seyretmekten vakit kaldığı sıralardaysa okuyorum.
Ne yapmak istediğimi malum gevezeliğim sayesinde herkesler öğrendi. Roman, öykü her neyse artık elle tutulan, gözle görülen, gönül rahatlığıyla hah işte bitti artık diyebileceğim bir eser ortaya çıkartıp bir kenara koymak istiyorum.
Bulunduğun durumun analizini yap. Erişmek istediğin mekanın hatlarını çiz. Geriye birinden diğerine doğru yol almak kalsın. Ne kadar basit.
Dün bir akadaşım facebook durum çubuğuna “Üşeniyorum, öyleyse yarın” yazmış,
bense “Üşeniyorum, Öyleyse Varım” anladım.
Üşenmek ve Ertelemek üzerine bir varlık oluşturmak.
Bir hiçlik bu. Hiçliğin varlığı. Fotografın negatifi. Yaşamın bir başka yüzü.
Felsefi olarak düşünüldüğünde mümkün. Kapitalist evrenle uyum sağladığından şüpheliyim.
Burada kesiyorum. Çünkü koptum. Hem de kendi kendime….
Ofiste yazıyorum. Yan taraftaki oturma gruplarına anne kız görünümünde iki kişi yerleşti. Anne başörtülü, kızda siyah Gavroş şapkası var, yanlarında orta yaşlı, gri uzun saçlı, arkada kuyruk yapılmış, gri keçi sakallı, deri ceketli bir adam. Önlerinde bir net-book. Başörtülü kadın kapağını açtı, düğmesine bastı, çalıştırdı. Gavroş şapkalı ve deri ceketli başörtülünün etrafına iyice toplaştılar. Her birinin gözleri ekranda. Başörtülü bir takım kurcalamaları gerçekleştirdikten sonra o arada tepsileri toplamaya gelen görevliye seslendi:
Evladım internetin şifresi nedir?
Latte 2000
Başörtülü kadın tekrar net-book’un üzerine eğildi, yazmaya koyuldu. Bir iki harfe bastıktan sonra durakladı, yanındakilere özellikle de Gavroş şapkalıya baktı. Gavroş şapkalı kafasını kaldırdı, başörtülüye baktı. Bir iki saniye süren manalı bakışmalardan sonra bu sefer başörtülünün kızı görünümlü Gavroş şapkalı görevliye seslendi:
İki “t” ile mi?
Evet, dedi görevli.
Ama ben kendi kafamda hayır üç “t”li cevabını yapıştırmıştım bile. Ondan sonra üç “t” nin nasıl okunacağını taklit edeyim derken, yine aklımdan tabii, kopuverdim işte.
Bu arada kopmak tabiri biraz demode kaldı. Şimdi artık yarılınıyormuş. Bundan böyle ben de yarılacağım.
Neysem, şu bir kaç haftalık suskunluktan sonra yazmak zormuş.
Fotografta görüldüğü üzere Orhan Pamuk’un yeni kitabı Naif ve Tamamiyle Duygusal Romancı’yı okuyup bitirdim. Yazıyla, kurguyla ilgisi olan herkese tavsiye ederim. Naif ve Duygusal’ın neye karşılık geldikleri kitabın içerisinde gizli. Açıkcası bugüne kadar bu terimleri, özellikle de Naif yazar tabirini duyar ve tam olarak ne ifade ettiğini anlayamazdım. İşte bu tanımları ve daha benzeri bir çok şeyi anlayarak konu hakkında daha bütünsel bir fikir sahibi olmak iyi oldu.
Kitap hakkında en iyi yazı 602.Gece‘de…
ebrar36 said:
>istirham ederim bu raddede mehil vermeyin yazılarınıza .
Kunegond said:
>ebrar36,değil mi? ben de aynı şeyi düşündüm:)
Nehire said:
>''Üşeniyorum,öyleyse varım''Ne kadar olmayacağını bilsemde içimden şu cümle çıktı'Üşeniyorum,öyleyse yorgunum'…Sevgiyle kalın…
Kunegond said:
>Nehire,O da iyiymiş. Ruh yorgunluğu belki de…
Ayla Arslancan said:
>Sizin yaşınızda,yorgunluk kelimesi yakışıyor mu ağzınıza?Bir düşünün bakalım…Tüm yorgunları gıdıklayarak öptüm…(gıdıklamak=canlandırmak)
Cem said:
>Tam twittera "Sana çok kızıyorum neden yazmıyorsun." diye tweet girecektim baktım yazışsın.Uzun bir ara vermene rağmen de gayet de güzel bir yazı olmuş.The Naive and.. çevrildiğini öğrendiğim iyi oldu.Nicedir bekliyordum.Hemen sipariş edeceğim.Ah bir de şu Caddebostan cafe neroyu görebilsem..
Aydedeye havlayan said:
>:)) pek eğlenceli bi yazı olmuş.. artık sık sık uğramak niyetindeyim.."üşeniyorum ve ben hep üşengeç olmuşumdur öyleyse yapacak pek bi şey yok!"
Kunegond said:
>Cem ve Aydedeye havlayan,Tam artık vazgeç bu blog işinden zaten çok üşeniyorsun derken yorumlarınızla beni yeniden motive ettiniz. Sağolun.Bu arada kitabın türkçe çevirisi henüz çıkmadı. İngilizcesinden okudum. Oldukça kolay ve anlaşılır. Cem,İstersen yarın getireyim.
cem said:
Efem öncelikle yeni blog hayırlı olsun diyorum.Kitap için de tekrar teşekkürler.iyi oldu gerçekten.Ah bir de vakit ve konsantrasyon ayırıp okuyabilsem.Gerçi ilk cümleyi çok beğendim MG gibi.Novels are second lives.Bu adamın ilk cümleleri ben de olsa.Neyse saçmaladım.Gerçekten de ilk cümleler önemli.Roman yazıyor yazabiliyor olmana çok özeniyorum.Başka başka başka .Haa bir de sahilde kafkayı satınaldım.Bir de kimseye söyleme ama Erkekadamokur’u kapatmayı düşünüyorum bu zorla kitap okuma işi bana göre değil hem vaktimi alıyor hem okumadan geliyorum arkadaşlara ayıp oluyor.Onlarla yine başka bir bahaneyle görüşebiliriz.Neyse sana içimi döktüm.Perşembe görüşürüz.
Qunegond said:
Cem,
Teşekkür ederim. Bir an evvel oku, hoş bir kitap. O ilk cümleye ben de takmıştım. Özellikle de rüyalarımı yazdığım için tam tamın a ikinci bir yaşam oluyor benim için. Demokratik okuma grupları beni de pek sarmıyor. Amma ve lakin, “Ben bunu okuyorum, dolayısıyla hepiniz okuyorsunuz” meşrutiyeti kurma tasarım var. Parantez içi roman yazmak öyküden daha kolay. Perşembe görüşürüz.