Etiketler

,

Son zamanlardaki en büyük motto’m bu oldu. Tembelliğime de pek uydu doğrusu.

İlk duyduğumda Tanpınar sempozyumundaydım. Sahne arkasında değişimli gösterilen görsellerden birinde koca harflerle şöyle yazıyordu:

“Ben hayatımda yalnız tesadüfe güvendim. Ve onu bekledim.”

Peki, şimdi neden aklıma geldi?

1- Sabah erkenden, uzun zamandır olmadığı kadar enerjik biçimde uyandım. Koltuğa çaprazlama yatmak ve elime kitap almak yerine ortalığı topladım. Sabah sayfalarımı yazdım. Biraz hopladım zıpladım. Hatta ve hatta rejime başladım. Tam blog için yazmaya girişiyordum ki bir şeyler beni engelledi. Halbuki “her güne bir gönderi” eylemini düzenleyen wordpress’in bir de fikir verme blogu var. Laf arasında konu sıkıntısı çekenlere tavsiye ederim. İşte burada. Zaman zaman iyi şeyler çıkıyor. Bu sefer ilgimi çeken bir senedir yapmadığınız en gözde on şey nedir listeleyin başlıklı önerisiydi. Biraz düşündüm aklıma seyahatten başka bir şey gelmedi. Her zamanki gibi listelemeye bir başlayayım da gerisi dökülür mantığıyla bilgisayarın başına oturdum ama Twitter, Facebook, Blogdaşların yazıları vs. dolanıp durdum.

2- Tesadüf bu ya… RT edilmiş tweetlerden birinde Terazi burcunun dünden dolunaya girdiği ve bu sabah erkenden kalkıp enerji depolamasının çok hayırlı olacağı ve bu depolamayla önümüzdeki günlerde tam gaz ilerleyeceğini okudum. Birinci maddeyi bu şekilde haklı çıkarmış olduğumdan keyfim iyice arttı.

3- Daha büyük tesadüf bundan sonra geldi. Elif Şafak, Türkiye Elle dergisiyle İngiltere’de yapmış olduğu röportajın linkini tweetledi. İçimden önce yazını yaz Qunegond şeklinde geçirmekle birlikte dayanamadım ve bağlantıya tıkladım. İyi ki de tıklamışım. Bu röportaj bana gaz veren bugünün belki de yılın en bomba haberi oldu. Uzun zamandır yazı konusunda lale devrindeydim. Bir iki adım ileri gittikten sonra yine iki adım gerileyerek yerimde sayıyorum anlaşılacağı… Bilumum yerli yabancı yazarların tavsiyelerini, ip uçlarını okuyorum. Her biri düzenli yazma alışkanlıkları konusunda ağız birliği etmiş. Halbuki, bugüne kadar blogu okuyanlar anlamıştır, düzen yapıma ters bir kere… Ancak el mahkum şeklinde her akşam yatarken düzenli yazma plan ve programları yaptım, kendime ofisler tuttum, cafe’ler belledim hiç işe yaramadı. İki gün gidiyorum üçüncü gün canım başka yere gitmek istiyor ya da başka bir şey yapmak istiyor. İşte sizde böyleyseniz kesinlikle bu röportajı okumalısınız derim. Şafak içimi rahatlattı. Düzensiz bir düzen içinde istediği zaman yazıyor. Meraklıları için link işte burada.

4- Sonuçta bugünü tamamlayan ve her şeyin üzerine kaymak gibi konan tesadüf, yine bir tweetle öğrendiğim Guardian ‘ın Bilim köşesinde yayınlanan bir podcast oldu. Program yapımcısı Andy Duckworth’ın New York Times’ın Bilim yazarı Barbara Strauch ile “The Grown Up Brain: The Surprising Talents of the Middle-aged Mind (Yetişkin Beyin: Orta yaşlı zihnin Şaşırtıcı Yetenekleri)” isimli son kitabının piyasaya çıkışı hakkında yaptığı röportaj. Bilim adamları, son zamanlardaki gelişmiş teknikleri kullanarak zihin hakkında elde ettikleri bilgilere istinaden, bir insan beyninin bugüne kadar sanıldığının aksine hiç olmadığı kadar en keskin ve en hızlı çalıştığı seviyesine 40-65 yaşları arasında eriştiğini açıklamışlar. Kendi kulaklarınızla duymak istiyorsanız kanıtı ve detayları ve hatta beyni sağlıklı tutmanın yolları işte burada.

Kıssadan hisse: Bugün güzel bir gün. Buraya kadarki tesadüflerin bendeki etkisi şu oldu:

1- Ne zaman istersem o zaman yazacağım, o zaman okuyacağım, o zaman gezeceğim. Bugün hiç okumadım, bugün hiç yazmadım, sabah yazmadım, akşam yazmadım, öğlen arası yazdım, bir gün sabah yazdım ertesi gün akşam yazdım triplerine girmeyeceğim. Bu ayrıca Carpe Diem felsefemle de oluştuğu için mutluyum. Son zamanlarda bu düzensizlikle benden roman yazarı olmaza getiriyordum ki tesadüfe bakın, belki de olurmuş ya…  sen “keep walking” canısı havalarına girdim.

2- Ara sıra yaştan mütevellit tedavülden kalkma süremin neredeyse geldiğinden ve dolayısıyla beynimin eskidiğinden yakınıp, ya bu yaştan sonra neye heves ettin, bak herkes bu yola gençken baş vuruyor senden geçmiş artık Qunegond havalarına bulanıp yazıdan elimi eteğimi çekmeye karar verirken yeniden tam gaz canlanıverdim. Şimdi diyorum ki önümde en az 2 romanlık (65-45/10=2) zihin açıklığı var. Neden olmasın?