Mecidiyeköy’e yolunuz düşerse Metro girişindeki ya da çıkışındaki bu simitçiden ama yalnızca bu simitçiden bir çatal alın. Ben her seferinde alırım. Tadına doyum olmaz. Öyle ki çatalın dişlere yapışması bile vız geliyor. Simitçi ta Beşiktaş’tan alıp getiriyor ürünlerini. Tesadüfen mi buldum? Kesinlikle hayır. Bir zamanlar toplu olarak ders aldığımız ressam Ricardo Gamboa’dan öğrendim. Derse gelirken bir paket çatal getirirdi. Diğer kek ve böreklerin yanında ilk önce onun getirdikleri biterdi.
Mecidiyeköy meydanı sabahın erken saatleri. Erken dediysem 7:50. Kalan ekmek, simit, vs ziyan olmuyor. Kuşlara festen. Biraz da ıslatılsa gariplerim daha kolay yiyecekler… Şimdi bu manzaraya sinir olan da vardır.
Bu manzaraya da ben sinir oldum. Ali Sami Yen stadının yerinde yeller esiyor. Yapılacak şey miydi bu? Kızıltoprak’ın göbeğinde duran Fenerbahçe stadını yıksalardı ya…
Güzelim stad yerle bir olmuş.
Ayrılamadım bir türlü demir perdenin önünden. Her bulduğum aralıktan makinemi sokmaya çalıştım. Oradan geçen yaşlı başlı bir adam ilgilendi.
Neden çekiyorsun o resimleri?
Korku ifadesiyle dönerek yüzüne bakmış olacağım ki…
Suskunluğuma rağmen irdeledi.
Ne yapacaksın onları? Mimar falan mısın?
Yok. Hatıra olsun diye çekiyorum.
Yüzü güldü garibimin.
Buradan zor çekersin. İçeri gir öyle…
Ayakkabının bağı çözülmüş.
Peki, çok teşekkür ederim.
Eğildim ayakkabımı bağladım. Düzelirken elindeki Galatasaray torbasını gördüm. İşte o zaman yüzündeki hüzün bir anlam kazandı.
İçeri girmedim ama daha geniş bir aralık buldum.
Yola devam ettim. Stadın demir perdeleri yakında bütünüyle afişlere mekan olur.
Hani yeni renk otobüsler? Umarım mor yapmazlar. Mor, batı da tarikatın, dinin rengi değil mi? Sebep o değil de gönlüm kırmızı da ya da canlı sarıda, ki beklerken göze çarpsın.
Yola devam.
Ve bu da başka bir kahvaltı. Bu sabah metro çıkışı çatalcıyı es geçmişim.
Aaa bu görüntüleri sevdim, hem de tanıdık geldi, 3-4 yıl önce arkadaşımın kızında kalmıştım 3 gün Ortaklar Caddesi’nde. İstanbul’un iyi öğrendiğim yerlerinden biri olmuştu Mecidiyeköy (gerçi şimdi unuttum:) Keşke simitçiyi o zamandan bilseydim. ali Sami Yen’e ben de çok üzüldüm, şehre damgasını vurmuş herhangi bir binanın yıkılmasından çok etkileniyorum. Sondan bir önceki foto da anılarımı canlandırdı, dönüş bileti almak için otobüs yazıhanesine gidişim ve stadın önünden geçerken “aa meşhur Ali Sami Yen” buymuş deyişim geldi aklıma, iyi ki de ayaktayken görmüşüm.
Bahar çarpığıyım, her cm2’m ağrıyor ama dünya kadar işim var, ne yapcam ben? Kaynana olma durumu zor zenaatmış:)))
Leylak Dalı,
Şimdi anladım neden o kadar lavanta torbası diktin:-)Mutluluklar diliyorum.
Leylak Dalı,
Mecidiyeköy berbat durumda. Gerçi çok merkezi. Gidiş geliş çok kolay oldu.
İyi ki görmüşsün. Şimdi toprağından örnek alanlar var. Kapış kapış gidiyor. Oğlu, torunu meşhur futbolcu olsun diye… Sünnet sonrası kullanım için:-)
On iki sene Antalyada kalınca İstanbulu tanıyamamıştım,döndüğüm zaman…Şimdi daha bir buçuk ay oldu,değişikliğe bak sen…Allah bilir gelince daha neleri,nereleri değişmiş bulucam…Dünyanın hiç bir kentinde bu denlisi yaşanmıyordur,zannederim…Neredeyse eskiye ait hiç bir şey bırakmıyacaklar…Sinir oluyorum…Parantez içi,fotoğrafların çok güzel ve dokunaklı…
Bir şey olmaz İstanbul’a sen gelene kadar merak etme.
Ne cok yurudum bu yolda yaa. Sirf trafige kalmamak icin. Ama besiktasli da olsan statdin yikilmasina hic gonlum el vermedi. Cok guzel yerdeydi yaa..
Profesyonel Deli,
Bence de güzel yerdeydi. Bu arada İnönü’nün mekanı başka tabii… En güzel yeri kapmışlar:-)