Dünkü yulaf propagandasından sonra şu meşhur “Porridge”in tarifini de vereyim bari dedim. Ama önce şunu belirteyim çocukluğumdan beri klasik Türk kahvaltısını hiç sevmem; beyaz peynir, zeytin, çay, yumurta (nispeten daha iyi), domates, biber, vs… Sürekli bir alternatif arama telaşı içinde akşamdan kalma börekler, köfteler bile bir zamanlar bana kurtuluş gibi göründüydü.
Sonra Corn Flakes girdi hayatıma. O zamanlar Mis Corn Flakes vardı. Tabii şimdikilerle alakası yok ama yine de ayıla bayıla yerdim. Sonra onlar da tedavülden kalktı, o zaman hiç kahvaltı yapmamaya ya da tost, poğaça, çatal, simit, kürt böreği vs şeylere merak sardım. Peki hiç mi klasik kahvaltı etmiyorum? Tabii ki ediyorum ama iki gün öyle yersem üçüncü gün sabahı Corn Flakes, Müsli çeşitlerine karşı aş ererek kalkıyorum.
Bir de evimize televizyonun ilk defa girdiği yıllarda 74-75 olacak bol bol yabancı film gösterilirdi. Siyah beyaz. İngiliz kırsal kesim çocuk-aile filmleri, kocaman büyük bir mutfak, bizim ocağın en az beş katı hem soba, hem fırın, hem ocak işlevi gören kocaman bir pişirme ünitesi, dökme demirden, mutfağın tam ortasında uzun dikdörtgen tahta masa. İki başında sandalye, uzun kenarlarda iki sıra, duvarlardan, tepelerden sarkan çeşitli mutfak aletleri, tavalar, vs… Bahçeye açılan arka kapıdan içeri girip çıkan kümes hayvanları, köpekler, ocağın yanına kıvrılmış yatan kedi… Manzarayı anlatabildim mi?
Evin haşarı çocukları ve babası sabahın köründe gelir otururlar sofraya, anne önlerine birer tas “Porridge” koyar ve o bulamacı herkes ayıla bayıla çala kaşık yer, kalkar. Nasıl bayılırdım, imrenirdim adeta… Porridge yiyebilmekle o neşeli havayı elde edeceğimi sanırdım.
Dolayısıyla:
Porridge = Çok çocuklu ve çok hayvanlı ortam = Güneş, sağlık, neşe, özgürlük.
Kişi başı 1 kocaman avuç dolusu yulaf ezmesi ölçülerek tencereye konur. Ürün olarak dünkü gönderinin fotoğrafında hayal meyal çıkmış olan Quaker marka yulaf kullandım. Birincisi bu kutuyu marketlerde sürekli görür ve neye kullanacağımı bilmediğimden alamamanın eksikliğini çekerdim. Garip ama gerçek. İkincisi yulaf taneleri iyice ezilmiş ve dolayısıyla çabuk pişiyor.
Daha sonra yulaflar biraz yüzecek şekilde fotoğrafta görüldüğü gibi su eklenir. Su az gelirse pişirirken arada yine ekleyebilirsiniz. Baştan biraz çok gelirse de gereken kıvamı bulması için biraz fazla pişirirsiniz pek bir önemi yok. Tam ölçülü olmasa da oluyor. Bu lapa yaklaşık ölçüyle yaptığım nadir yemeklerden biri.
Ocağın altı yakılır. Küçük tarafta yapıyorum ve altını en açık seviyede tutuyorum. Karıştırmaya başlıyorsunuz. Ve bundan sonra artık pişene kadar hızlı hızlı hep aynı yönde dibinin tutmamasına gayret ederek karıştırıracaksınız. Yulaflar koyulaşmaya, lapalaşmaya başlar.
İyice koyulaşıp kaynama baloncukları çıkınca biraz daha (1-2 dk) pişirebilmek ve suyunu çektirebilmek için ocağın altını biraz kısabilirsiniz. Ben kısıyorum. Ve aynı zamanda bir çimdik tuz atıyor ve karıştırmaya devam ediyorum. Tuz pişmeye yakın atılıyor. Aslında yulaf taneleri tam pişmeyince, yerken hafif çıtır geliyor dişlerin arasına, o şekilde de sevmiyor değilim hani…
Tabağa geçirme kıvamı işte bu şekildeki gibi. Kase olacak. Aman dikkat. Bana da aynen bu şekilde tembih edildi.
Üzerine bir kaç ince tereyağ parçası. Mis gibi kokması için. Aslında mecburi değil ama bizim çok hoşumuza gitti. Hem tat hem koku katkısında bulunuyor.
Üzerine bir ya da iki tatlı kaşığı esmer şeker. Kiki üç kaşık koyar.
En üstüne de biraz tarçın. Vallahi yeme de yanında yat.
Yemeden önce karıştırabilirsiniz; nitekim Kiki öyle yapıyor. Ben karıştırmadan ucundan kenarından kaşıkla alarak yiyorum. Ağzımda saf yulaf ve şekerli tereyağlı kısmını ayrı ayrı hissetmeyi seviyorum. Önemli nokta: yoğurt koyduğum yiyecekleri de karıştırmam. Yoğurt ve kabak dolma tadını ayrı ayrı ama yine de bir arada ağzımda hissetmeyi severim. Ağzımda lokma varken üzerine likit bir şey içemem. Midem döner.
Hani bunları huy olarak benzeşiyorsak kararınızı ona göre verin demek anlamında saydım. Olur da denerseniz merak ederim, eliniz değerse iki satır yazıp paylaşırsanız sevinirim.
Ek not: Yulaf piştikten sonra üzerine eklenecek şeyler ağız tadına göre değişebilir. Taze meyve çok yakışır. Belki pekmez sevenler olur. Ne bileyim, yaratıcılığa ham madde bu Porridge.
Bu arada dün Karatay diyetini okumaya başladım. Pek sevdim, tam bana göre. Çünküm senelerdir diretilen ve fakat inatla kabul etmek istemediğim şeylerin pek de doğru olmadığını söylüyor. Ne hoş bir şeymiş kendine yandaş bulmak. Peki, nedir bunlar?
1- Az ye, sık ye…
Bir türlü yapamam bunu. Ağzıma sürdüm mü, bir çuval yerim. Ne olursa olsun. Dolayısıyla ben rejim yaptığımda aralarda hiç bir şey yemem. Sadece 3 öğün de kalırım.
Karatay diyor ki bünyede iki hormon var. Yediğin anda 2-2,5 saat boyunca İnsülin hormonu salgılanıyor ve bu hormon yediklerini enerjiye çevirerek harcıyor. Harcayamadığını sarıp sarmalayıp, naftalinleyip depoya kaldırıyor. N’olmaz n’olmaz hesabı.
Daha sonra Leptin hormonu salgılanmaya başlıyor. Ve 4-5 saat içinde bir şey yemediğin takdirde gerekli enerjiyi sağlamak için insülin hormonunun özenle saklayıp kaldırdığı gözü gibi biriktirdiği yağların bulunduğu depoya saldırarak orada bulduklarını yakıyor.
Dolayısıyla aralarda bir şey yemezsen kendiliğinden harcıyorsun. Yok 2 saatte bir metabolizmayı canlandıracağım diye yersen hiç bir şey olmuyor. Yani oluyor tabii çünkü rejim için az yediriyorlar. Ancak çok öğüne alışınca bir kere, rejimi bıraktığın anda yine aynı kiloları alıyorsun. Çünkü depodan yakan Leptin hormonunun salgılanmasına fırsat tanımamış oluyorsun.
İşte bu da benim aklımın ve bünyemin kabul edemediği ara öğünlü rejimlerin ve bilimsel açıklaması. Karatay seni çok seviyorum.
Ve bu hormonun en fazla salgılandığı dönemse iç güdüsel olarak bilindiği gibi gece uyku vakti. Akşam yemeğini erken yemenin faydaları.
Dolayısıyla burada ipucu Leptin’e ortam hazırlamak, çanak tutmak.
Arkası başka zaman…
Çok teşekkürler, çok açıklayıcı-hatta iştah açıcı bir tarif olmuş (şu formika tozuna benzeyen şeyden böyle bir lezzet çıkacağını kim tahmin edebilir?). ilk fırsatta deneyeceğim ve deneyimlerimi yazacağım.
Evet haklısın. Aynen formika tozu:-)
Afiyet olsun.
Teşekkürler tarif için. Tabii ben şeker koymamıştım, tuz da. Kuru üzümle falan tatlandırmaya çalışmıştım.
Bir de böyle deneyip son bir şans vereyim.
Karatay diyetinde bir de bol tereyağlı sucuk falan öneriyordu galiba. Cazip tarafları çok. Ne yalan söyleyeyim, bu beslenme konusunda kafam çok karışık benim.
Rica ederim, Işın.
Son bir şans daha:-)
Ağız tadı, kitap tadı herkese göre farklı ve değişken.
Eskiden yemediğim ve okumadığım şeyleri şimdi ayıla bayıla yapıyorum bir bilsen:-)
Karatay diyeti çok mantıklı aslında. Daha doğrusu ben kendi kafama göre yapıp kilo verdiğim yöntemi bilimsel açıklamış. Dolayısıyla çok sevindirik oldum. Çünkü her yeni bir işe yarayan diyet çıktığında dener ve hüsrana uğrarım.
İşin özü kalori hesabı ve şeker, un, pilav, makarna, patates yok artı bol hareket.
Yumurta, kırmızı et, tereyağ aklanmış.
Zeytinyağından başka yar olmaz.
Ben çok az su ile başlatıyorum ve su çekmek üzere iken üzerine süt ilave ediyorum çok az tuz ve çok az şeker ile bir parça tereyağı atıyorum. Ben iice lapa gibi değil de arada hafif kıtırlar kalmış halini tercih ediyorum o yüzden ilk baştaki su çok az. Gelelim finale. Mevsimine göre hazırladığım meyve tabağının üzerine döküyorum yulaf ezmesini, en üzerine kış aylarında birazcık bal.. En en tepesine tarçın, şeftali ya da italyaneriklisi muazzam oluyor. Ve bu adar teferruata rağmen hazırlaması inanın çok çok kolay ve hızlı. Denememiş olan varsa gözü korkmasın lütfen. 🙂
Süt ağır olur düşüncesiyle gözümü korkutmuştu ama bu yarı yarı versiyonu deneyeceğim. Şeftali gibi taze meyvalarla enfes olsa gerek. Ayrıca gerçekten en kolay ve çabuk hazırlanabilen bir kahvaltı.
Ben diş buğdayıyla keşkek de severim zaten:-)
Taa ne zaman verilmiş tarif nasıl gözümden kaçmış? Tam çeviriye başladığım zamanlar herhalde ondan. Neyse sana sorduğum iyi oldu. Pekmezle denemiştim ben bunu olmuyor. Benim ağız tadıma uygun değil. Ama esmer şekerle güzel olabilir. Hazmı çok kolay ve gerçekten besleyici ve tok tutuyor. Bir ara çıkıp alayım. Açıkta satıyorlar bizim burada ama geçen baktım böceklenmiş. Kesin alırken böyleydi kapalı kavanozda kendi kendine böceklenemez. Iğğğyhh. Quaker diyorsun, çıkıp bakayım bir ara. Çok çok teşekkürler Qunegond, üşenmemiş fotoğraflarını da koymuşsun.
Pekmez benim de pek ağız tadıma uygun olmayabilir. Sadeyi de seviyorum artık.
Bu arada bendeki baharatlar da böceklendi yine. Hem de aynen kapalı kavanozlar içerisindeyken. Sıcak çok sıcak.
Diyet yapmadan spor yapmadan sadece sabahları yulaf ezmesi yiyip beyaz ekmeği keserek, sütlü, şekerli nescafe yerine sade nescafe yi tercih ederek 11 kilo verdim ve hızlada kilo vermeye devam ediyorum. Yulaf müthiş birşey. Yedikten sonra vücut sanki vitesi 5 e takıyor. Yulafı çiğ tüketirseniz yoğurt veya soğuk sütle 5 – 6 saat tok tutuyor. Zayıflamak isteyenlere kahvaltılarında kesinlikle öneririm.
Simple,
Çiğ tüketmeyi hiç denemedim. Diğerini öyle severek yiyorum ki…
Ben de paket paket bon bon ya da akide şekeri yemeği kesebilsem kilo vereceğim de… işte… yalnız 11 kiloyu işitince biraz gaza geldim galiba. Darısı benim başıma. Size de başarılı devamlar
Ben çiğ olarak hiç bir ilave yapmadan 5 dakika yoğurtla karıştırıyorum. Bu şekilde de lapa kıvamına geliyor hemen hemen. Bu 11 kiloyu ben 1 ayda verdim. Kesinlikle aç kalmadım ara öğün falanda yapmadım. Günde üç öğün yedim. Yeme alışkanlığımı değiştirmeden. Alışkanlıklarımın içinde kilo vermemi engelleyen yiyecekleri tespit ettim. Bir tanesi nescafe 2si bir arada içerdim günde 10 kupa bunu sadeyle değiştirdim. Beyaz ekmeği tam buğday ekmeğiyle değiştirdim. Sabah kahvaltımı sadece Yulaf ezmesiyle yaptım. Birde her ihtimale karşı belki troid bezlerim iyi çalışmıyordur diye yemeklerden 15 20 dakika önce 2 – 3 kuru kayısı yedim. 1 ayda 86,5 ten 75 e düştüm. Vücut sanki ideal kiloya kendisi hızla geri dönüyormuş gibi. Birde yiyecekleri yağda kızartmak yerine hep fırında pişirdim (patates özellikle). Yiyebildiğim kadar yedim hiç açta kalmadım. Kilo vermek istiyorsanız diyet fikrini aklınızdan çıkartıp sadece iyi beslenmeye odaklanın. keşke bu kadar kolay olduğunu daha önce keşfetseydim. Şimdi 5 kilom daha var inşaallah onuda verdikten sonra ki bu gidişle bu ay onlarda gider böyle devam edersem almayacağıma inanıyorum. Bu arada tarifinizide bu sabah deneyeceğim çok güzel görünüyor. Emeğinize sağlık.
Simple,
Paylaşım için teşekkür ederim. Ben de ilk fırsatta yoğurtluyu deneyeceğim. Evde kalmamış da yoksa hemen yapardım:-) Geri kalan 5 kilo için bol şans. Sevgilerimle.
simdi denedim.pek benlik olmadi.yulafi sevmek icin cabaliorum ama olmuyoooor :((
boş ver o zaman gülçincim. başka sağlıklı şeyler de var. ben yulafın tadını sevmek için yaratılmışım sanki:-)
Ben yulaf ezmesiyle ABD’de tanıştım. Türkçe olarak bulduklarımın arasında sizin tarifiniz en kolayı ve lezzetlisi. Şimdi yatım ve ayıla bayıla yedim. İlk başlarda insan anlayamıyor ne kadar güzel olduğunu, ağızda bıraktığı tad sonradan daha güzel çıkıyor ortaya. Ellerinize sağlık, tarifi paylaştığınız için. Karatay kitaplarının üçünü de okudum ve yaklaşık 2 ay uygulamaya çalıştım. Her şeyden önce olmaz böyle bir diyet! Bana çok uydu. Sadece düzenli spor yapamadım ve hala tatlıdan vazgeçemiyorum. Böyleyken bile 4 kilo vermeyi başardım bu diyetle..
Afiyet olsun Serma. Ben de Karatay Diyeti yapıyorum. 10 kg verdim. Sporu bıraktığım için yavaşladım evet ama bugüne kadar yaptığım en kolay ve en sağlıklı diyet. Yalnız bazen hep aynı şeyleri yemekten sıkılıyorum ona da bir çözüm getirmek gerekli ama nasıl?
Karatay bende yapiyorum. Bende yemeklerden sikildim arada kuru meyvelu yulaf ezmesi yesemdiye dusunuyorum . karatay yulaf karatay da
Merhaba Sevtap,
Karatay’ı yaptıktan sonra tekrar kilo aldım ve başka sorunlar oldu. Şimdi glütensiz vegan beslenme yapıyorum. Çoğunluk yeşil olmak üzere sebze ve meyve, basmati pirinç, patates, tatlı patates, karabuğday/greçka, kinoa, kuru baklagiller, çiğ ve kavrulmamış ceviz, kaju, badem vs… şeker, tatlı yok. zaten canım da istemez oldu. Dolayısıyla artık yulaf tüketmiyorum. Buğday, yulaf, bulgur, çavdar ve arpa vs yok artık hayatımda…
Yalnız Yulaf Karatay diyetinde tercih edilmeyenler arasında yer alıyor.
Merhaba Oğuz Kaan,
Daha önceki yorumda da yazdığım gibi şu an Karatay diyeti yapmıyorum. Gönderinin yazılma tarihi oldukça eski. 2011 senesi. Beslenme düzenimi Karatay’ın önerdiğinin neredeyse tam tersi olarak değiştirdim ve çok rahat ettim. O yüzden yulaf da yemiyorum. Bir buçuk seneyi geçti 25 kg kadar verdim, Reflü sorunum kalmadı, Hashimoto teşhisi konmuştu ilaçsız kontrol altına girdi, kolesterol, trigliserid seviyeleri normale indi, romatizma ve baş ağrısı bilmez oldum, safra kese ağrısı vardı o da kalmadı, her gün bir iki tane kullanarak kutu kutu tükettiğim ağrı kesicilerden kullanmaz oldum. Karbonhidrat bazlı yiyecekler ve taze sebze, meyve ile besleniyorum. Et, tavuk, balık, tereyağ, peynir, süt, deniz ürünleri yok. Bal yok. Şeker yok. Buğday, Arpa, Çavdar, Yulaf yok.
Yediklerim: Tüm meyveler, tüm sebzeler, tüm baklagiller yani kuru fasulye, nohut, mercimek, bezelye cinsleri, pirinç, patates ara sıra mısır ve kestane ve bazen kinoa,
Eski gönderilerin hiç birini silmiyorum tabii ki çünkü bana o zamanlarki halimi ve düşüncelerimi hatırlattığı için hoşuma gidiyor. Kendimdeki değişim şaşırtıyor, sanki başka birinin günlüğünü okurmuş gibi hissediyorum. Bir de hali hazırda yulaf seven ve yiyen ve sağlık sorunu olmayan çok kişi var o yüzden bu reçete onların işine yarayabilir ne olsa…
Kendim için kıssadan hisse : Kimselere inanma, bir çok kitap oku, araştır kendi beslenme düzenini, bana ne yarıyor ne yaramıyor şeklinde deneme yanılma yöntemiyle kendin bul. Bunun için de ilk önce 3-4 haftalık bir detoks süresi lazım, sadece sebze ve meyve ile beslenmek, bir buçuk sene önce böyle başladım, gerçi artık iki sene oldu diyebiliriz. Önümüzdeki mart ayında tam iki senesi dolacak.
Biraz uzun oldu ama okumak mecburi değil 🙂
Gönderiye şimdi biraz baktım da artık az ve sık yemeğe de uğraşmıyorum, acıkınca yiyorum oldukça çok yiyorum, bir tencere pilavı da yediğim oluyor sonra ertesi gün sadece meyve yiyorum mesela, ama genelde günde iki kere yiyorum, sabah 11-12 gibi kalkınca pek bir şey yiyemem çünkü ancak su ve kahve üşenmezsem meyve sebze suyu akşam için de saat 17-18 gibi düzen böyle olunca rahat ettim, Karatay’ın kitabını okuyalı çok oldu ne önerdiğini hiç hatırlamıyorum ama her sabah 2-3 yumurta vardı galiba bir de sürekli et ama lahmacun da yiyebilirsin diyordu, ya da lavaş dürüm şimdi bunları yesem şişer otururum 🙂 Glüten içeren hiç bir tahıl yemiyorum.
merhaba. bende de haşimato var. ben de sizin gibi beslenmeye başlayacağım. sabah, öğle akşam neler yiyorsunuz biraz örneklendirir misiniz. ben sabahları meyve, öğlen leblebi ve meyve ve akşam da ev yemeği sebze, meyve yiyeceğim. uygun mu biraz yardımcı olur musunuz.
ha bir de ne kadar sürdü hashimatodan kurtulmanız?