• 101 Kitap Projesi Liste
  • Sibel Kaçamak

Kunegond'un Penceresinden

~ Çalışma arzusu gelince oturup geçmesini bekliyorum.

Kunegond'un Penceresinden

Tag Archives: arter

Anne, Ben Barbar mıyım? – 1

30 Pazartesi Eyl 2013

Posted by Qunegond in Etkinlik, Günlük, İstanbul Bienal

≈ 4 Yorum

Etiketler

Anne ben barbar mıyım?, antrepo, arter, Barbar ne demek?, Bienal 2013, David Moreno, Dağsoylu, Ebedi Sima, Elke Uitentuis, Ernst Benkart, galata rum ilköğretim okulu, imç, Jaimie Robson, Jean Genet, Jose Mendez Blake, Kafka, Kentsoylu, Lale Müldür, Maya Ersan, Mere Phantoms, Mika Rottenberg, Pazar günleri ne yapılır, salt, Ucube heykel, Undying Faces, Wouter Osterholt, Şato

IMG_7929

Antrepo’ya girer girmez karşınıza bir duvar örmüşler, hop nereye gidiyorsun, ehliyet ruhsat lütfen gibilerinden… Bence yerleşim çok hoş, burayı atlatabilirsen arkadaki işleri görebilirsin. Peki bu duvar neyin nesi? O en alttaki sıkıştırılmış beyaz tuğla nedir? Duvarın bütünlüğünü bozup bombe yapmış.

Bienal’deki işlerin detayına girmeden önce çercevesini oturtmakta fayda var. Geçen hafta buradan Kabataş vapuruna atladık ve öncelikle Antrepo’dan başladık. Orası Genesis gibi bir şey oldu artık. İlk şaşkınlığımı kapıda yaşadım; her zaman bilet gişeleri, hediyelik eşya dükkanı, cafe nero dışarıda olur, ne gezer bomboş mekan, yukarıya çıkan merdivenlerde bekleyen, bekleyen derken karşı plandaki mimarilere bakarak öylesine oyalanan  bir iki kişi ve antreponun ötesinde bir iş makinesi, anlaşıldı belki de yanda inşaat var o yüzden her şey içeri alınmış dedim, ne olsa her yerde inşaat var artık, bizim sokakta bile iki evden biri inşaat halinde, bu trend’den antrepolar neden eksik kalsın.

İkinci şaşkınlık içeride bilet gişelerinin olmamasıyla gerçekleşti. Bu sene Bienal içeriğine de uygun olarak halka açık ve bedava. Eskilerine nazaran daha mı kalabalık, yok hayır bilakis daha sakin. Belki de ilk Pazarlar olduğundandır, genelde alelacele son hafta gidebildiğimden… Bilemedim. Yine de kişilerin zihninde eh-tabii-ucuz-etin-yahnisi-bol-olur düşüncesinin yüzeye çıkıp çıkmadığını merak ettim. Sanmam, bedava olduğundan, hatta şehirde bir Bienal olduğundan milyonların haberi yoktur. Her zamanki gibi Bienal’de yabancı uyruklular, yani barbar tabir edilen ötekiler oldukça fazlaydı.

Buradan artık Bienal’in konseptine geçeyim. Bu seneki, içinde yapılan toplumsal mücadeleler, sanat ve siyaset açısından kamusal alanların gücünü hedef almış. Bu doğrultuda amacı yeni Yollar Açmak’ın ne şekilde ve hangi kimliklerle gerçekleştiğini sorgulamak… Aslında tüm bilgi kapıda ve Robinson türü kitapçılarda satılan Bienal rehberinde yazılı. Önceden okumak, gezerken bir yandan okumak ya da rehberli tur alarak kısa yoldan gitmek mümkün.

Barbar lafına gelince, bu cümle Lale Müldür’ün aynı adlı bir şiir kitabından alıntı. Barbar kelimesi Yunanca’da kentsoylu olmayan yani tam tersi artık ne derseniz deyin; dağ soylu, yabancı, öteki, barbar. Bu arada küçükken, abartmayayım yine de üniversiteyi bitirmiştim, bir tek bizim barbar olduğumuzu sanırdım. Sonra Fransa’da tarih okurken aslında onların da barbar olduklarını öğrendiğimde çok eğlendiğimi hatırlıyorum. Ne olsa Franc’lar gelene kadar o topraklarda Asterix, Obelix ve köyü vardı. Anlaşılacağı mesele kadim mesele, öyle olmasına rağmen halen mesele olma halini sürdürüyor. İşte bu Bienal birlikte yaşamanın yeni yollarını araştırıyor, bu araştırmasını da kamusal alan, sanat ve siyaset üzerinden yürütüyor. Gezi olaylarından, başka ülkelerde olan benzeri manifesto/manifestasyonlardan tutun bireysel karşı çıkmalara ya da tamamıyla pasifik ama sistemin, eğitim başta olmak üzere, saçmalığını ortaya koyan bireysel ya da toplu işlere kadar ne ararsan var.

İkinci bir ekleme daha; başlangıçta Bienal’in işlerinin kamusal alanlarda, açık havada sergilenmesi düşünülmüş, gündem yüzünden vazgeçilerek acil bir mekan arayışına girilmiş, o yüzden bu seferki Bienal biraz dağınık, dağınık derken zaten en az 3 mekan olurdu, bu sefer 5 mekan var. Bir tanesi çok enteresan, Unkapanı Manifaturacılar Çarşısı. Henüz gitmedim. Jean Genet’nin ilk ve tek filmi var. Kaçırmaya gelmez. Ayrıca nedendir bilmem İMÇ’nin yapısı beni çok etkilemiştir. Bu kentsel dönüşüm furyasında oranın da elden gideceğine dair korkularım var. Belki de bu iş çoktan oldu haberim yok, neden olmasın. Ani mekan değişikliğinin bir diğer etkisi de bazı işler kapalı mekanda olamayacağından iptal edilmek zorunda kalmış, bazılarının olsaydı-nasıl-olacaktı’sına dair açıklayıcı fotoğraflar var, bazılarının ise düşünsel varlığına dair bile hiç bir şekilde ipucu yok. Antrepo’dan gayrı diğer mekanlara gelince:

Salt, İstiklal caddesi, Tünel’den Galatasaray’a doğru ilerlerken Paşabahçe’yi geçtikten sonra aynı kolda

Arter, İstiklal caddesi, Tünel’den Galatasaray’a doğru ilerlerken Kumbaracı Yokuşunu geçtikten sonra, Postacılar sokağa gelmeden, Borusan yanı

Galata Rum İlköğretim Okulu, Kabataştan Karaköy’e ilerlerken Tophane’yi ve balık av malzemeleri satan o güzel dükkanı geçtikten sonra sağ kolda,

Antrepo, Kabataştan Karaköy’e doğru ilerlerken, sol kolda İstanbul Modern’in yanı.

İMÇ 5533, Taksim Yenikapı yönünde Haliç’i Unkapanı köprüsünden geçtikten sonra sol kolda

IMG_7926

Meksika’lı sanatçı Jose Mendez Blake’in yerleştirmesine yakından bakıldığında oradaki beyaz tuğlanın bir kitap olduğunu, hem de öyle sıradan bir kitap değil Kafka’nın Şato’su olduğunu görüyoruz. Bu iki yönden anlamlı. Bir, kitap bir bilgi kaynağı ve bu bilgi erişilemeyecek bir yerde, ayrıca bu bilgiden yola çıkılarak bir şekilde bir duvar örülmüş, sınır koyulmuş, geçiş engellenmiş. İki, Kafka’nın Şato’su konu itibariyle bu duvarın simgelediklerine çok uygun. Kitabın kahramanı K. gelmiş olduğu şehrin yöneticisi, şehir Şato tarafından yönetilir, Klamm’a ulaşmaya çalışır ve bir türlü ulaşamaz. İmkansızdır. Ortamda bir saçmalık ve lay-lay-lom havası hüküm sürer. Özellikle de K’nın yardımcıları böyledir. K. sinir olur. Klamm’ın metresiyle tanışır. Aşık olurlar. Olaylar gelişir. Saçmalık devam eder. Bu arada bu romanın ilginçliği bitmemiş olmasıdır. Kafka bir cümlenin tam ortasında yazmayı bırakır. Zaten iki sene sonra da ölür. Belki bu da bir oyundur. Kim bilir? Madem K. roman boyunca sinir olur, öyleyse amaç neden okuyucuyu da sinir etmek olmasındır. Neyse işte böyle… Beni en etkileyen işlerden bir tanesiydi.

IMG_7919

ABD’li sanatçı David Moreno’nun Sessizlik’i, ünlü kişilerin öldükten sonra alınan maskelerinin fotoğraflarından yola çıkarak, ki bunlar 1927 yılında Ernst Benkart tarafından Ebedi Sima adı altında Berlin’de yayınlanmış, Bienal’in bir yerinde bu maskelerin fotoğrafları da sergileniyor, sessizliğin sesini duyurmaya, maskeler üzerine birer koni yerleştirerek, çalışmış. Bilmiyorum neden hoşuma gitti. Belki de bu ünlüler zamanında çok şey söylemiş, ölümden sonra gerçekte sesleri çıkmasa bile bize bıraktıklarıyla hala düşüncelerini duyurmaya devam etmelerindendir. Ayrıca gölgeler düşünce balonlarına benzemiyorlar mı? Bir farkla; bunlar ışığın etkisiyle tabii, yeraltı düşünce balonları olup, maskenin alt kısmında yer almışlar.

IMG_7921Aralarında kimler var? Hatırladıklarım George Washington, Abraham Lincoln, Blaise Pascal, Napoleon, Alfred Nobel,… Bu maskeler hakkında daha detaylı bilgi için: Undying Faces

IMG_7912

Hollanda’da yaşayan Wouter Osterholt ve Elke Uitentuis ikilisinin Kars’ta ucube heykel gündeminden sonra yapmış oldukları bir çalışma. İnsanlık Anıtı – Yardımcı Eller. Kars’taki bir tepeye geçici olarak yapılan bir yerleştirme. Türk-Ermeni itilafına göndermede bulunan ve şimdi yıkılmış olan bu heykel birbirine bakan iki insan figürüydü ve neredeyse tamamlanmıştı. Tek eksik yanı birinin diğerine uzattığı barışı temsil eden eliydi.

Fotoğraf http://www.uludagsozluk.com sitesinden alınmıştır.

IMG_7913Bu fotoğraf da ellerin büyüklüğünü gözlemleyebilmek açısından… Aslında tepeye yerleştirilen bu ellerin öyküsü çok ilginç. Hollanda’lı sanatçılar bu eli bir el arabasında gezdirerek, görenlerin verdikleri tepkileri ölçmek istemişler. Sonra insanlara bu yıkılan anıt hakkındaki görüşlerini sormuşlar, kimi kızmış kimi iyi oldu demiş, karışık görüşlerden oluşan bu röportajların metni sergilenen fotoğraftaki el arabasının üzerinde varmış aslında ama ben gezdiğim sırada bitmişti alamadım. Neyse daha sonra yorum yapan kişilerden ellerinin kendi istedikleri biçimde kalıbını vermelerini rica etmişler. 120 adet döküm çıkmış. İşte bu eller o eller. Keşke geçici bir yerleştirme olmasaymış da Kars’a gidenlerin o tepeye baktıklarında görebilecekleri bir şey olsaymış. Estetik ve şık buldum, ne diyeyim?

IMG_7922

Antrepo’da beğendiğim çok fazla iş vardı. Özellikle bazı video’lara bayıldım. Uzun zamandır gezmediğimden donanımsız yani fotoğraf makinem olmadan gitmişim. Pek bahsedemiyorum. Bazılarını zaten bir defa daha seyretmek niyetindeyim, ki bunlardan bir tanesi New York’ta yaşayan Arjantin kökenli sanatçı Mika Rottenberg’in  “Sıkıştır” isimli video öyküsü, o zaman bahsedeceğim. Bir ipucu Boris Vian’ın Günlerin Köpüğü’nü seviyorsanız bu işi kaçırmayın derim. Aslen pek de bir ilgisini ortaya koyamayabilirim ama görür görmez zihnimde beliren tek düşünce oydu. Nedenleri üzerine belki birisi beni aydınlatabilir.

Çıkarken Mere Phantoms’un bugünkü direktörleri Maya Ersan ve Jaimie Robson’un Gölge Oyunları harikaydı. Girdiğiniz odada kağıtlardan yapılmış bir kent var. Karşı duvardaysa ucunda fenerlerin bulunduğu uzun değnekler. Bu aydınlatıcı değnekler yardımıyla, yapılan işe bu da bir anlam katıyor bence, o kentin devasa ama karanlık izdüşümünü beyaz duvara yansıtmaya çalışıyorsunuz. Gezici-interaktif bir çalışma. Yapıları istediğiniz kadar, aydınlatıcı değneğinizin açısı elverdiğince yükseltin, eğin ya da küçültün… Bence bunu deneyimlemeden Antrepo’dan ayrılmayın.

IMG_7925

Düşünüyorum, öyleyse varım. Kafamı duvara dayasam bile düşünüyorum. Bu adamcağıza da takmış durumdayım. Sevdim, ne yapayım?
IMG_7918

Bunu derecelendir:

 Subscribe in a reader

Okudukça

Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseybim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.

Çavdar Tarlasında Çocuklar
J.D.Salinger

Ara ki Bulasın

Ne Diyordum?

  • İz Peşinde
  • Kahveyi bıraktım, başıma gelenler
  • Taş bu yumurtalar taş
  • Bir haftalık kazanç: Mo Yan, Yu Hua, Engin Türkgeldi
  • Bir alışkanlık oturtmaya çalışıyorum
  • Uzun zaman oldu görüşmeyeli…
  • Ovalama Günleri/Günlükleri

Çok Okunasılar

  • Gelmiş Geçmiş En Etkili 100 Yazar Listesi
  • Bir Rüya Gibi
  • 1/101 - Çavdar Tarlasında Çocuklar Hakkında
  • >Yaka Düğmelerinden Erkek Karakter Tahlili
  • >Korkuyu Beklerken / UBOR-METENGA
  • >Ağaçlar ve İnsanlar
  • 4/101 Kitap: Solgun Ateş

Instagram

Follow me on Twitter

Tweetlerim

Diğer 850 takipçiye katılın

Follow Kunegond'un Penceresinden on WordPress.com

Tali Bloglar

  • Kunegond'un Objektifinden
  • Qunegond Okudukça

Goodreads

OKUYORUM

101 KİTAP PROJESİ : 5/101

Pel-Mel

5 hafta 5 roman 12. İstanbul Bienali 50 shades of grey 101 Kitap acayip Adorno anneler anılar apollon tapınağı Bilge Karasu boğazda eğlence bumed Bu puzzle kaç parça? bu sabah Bu ses de nedir? can sıkıntısı Carson McCullers central perk deniz E.L.James erotik-romantik romanlar etiket biliyorum önemlisin ama aklıma bir şey gelmiyor etiketlemekten sıkıldım etiketsiz ezik fark Fay Hatları Fransız Teğmenin Kadını Gece günlük hani hatıralar her eve bir kültür kampanyası hissi iphone isimsiz iç sıkıntısı Jean Genet John Fowles kahve kelebek kendini tanı Kirko ile Kriko'nun maceraları kitap Kunegond'u Yaşatma ve Kalkındırma Vakfı İlanı köpek balığı metinleri mahalle Mark Ravenhill mubi ile film izlemek Nancy Huston nereye gider? Oğuz Atay Palahniuk paris Paris Defteri pazar pazar günlerinin seyir defteri pazar günü ne yapılır Pazar Keyfi Post A Day 2011 Refik Halit Karay renk rüya görmeden olmaz rüyalarım ve ben sabah saçmalama serbestisi içinde yüzmek en büyük özgürlük tembellik güzeldir tembelliğin böylesi ubor metenga buluşmaları woody allen Yalnız Bir Avcıdır Yürek Yekta Kopan Yer altında dünya var zavallı medusa Çırağan Okumaları

Kategoriler

Bu blogu takip etmek ve yeni gönderilerle ilgili bildirimleri e-postayla almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 850 takipçiye katılın

Blogroll

  • ACA'nın Çekirdek Bakışı
  • Anlatmak İstedim
  • ANNECİK VE CİCİK
  • Aydan Atlayan Kedi
  • ÖYKÜ
  • Bir Dilim Sohbet
  • BLACK ESPRESSO
  • Classic Movies Digest
  • Defter
  • Fil Uçuşu
  • Gay Kedi
  • Jose Naranga
  • KADINBEDENSAHNEDÜNYA
  • Laini Taylor
  • Leylak Dalı
  • Murat Gülsoy
  • Nam-I Diğer Annecik
  • Stupid Little Things
  • SİRENİN SESİ
  • Vladimir'in Derdi
  • İÇİMDEN ÇAĞLAYANLAR
  • İyi geceler küçük Joe

Sakla Samanı

  • Haziran 2019 (1)
  • Nisan 2019 (1)
  • Ocak 2019 (4)
  • Mayıs 2018 (2)
  • Şubat 2018 (1)
  • Ocak 2018 (3)
  • Aralık 2017 (1)
  • Kasım 2017 (1)
  • Temmuz 2017 (1)
  • Mayıs 2017 (1)
  • Şubat 2017 (2)
  • Ocak 2017 (5)
  • Kasım 2016 (1)
  • Haziran 2016 (1)
  • Mayıs 2016 (3)
  • Nisan 2016 (2)
  • Ocak 2016 (13)
  • Mayıs 2015 (2)
  • Şubat 2015 (1)
  • Kasım 2014 (4)
  • Mayıs 2014 (2)
  • Nisan 2014 (3)
  • Şubat 2014 (1)
  • Ocak 2014 (6)
  • Aralık 2013 (4)
  • Kasım 2013 (4)
  • Ekim 2013 (2)
  • Eylül 2013 (3)
  • Ağustos 2013 (1)
  • Temmuz 2013 (7)
  • Haziran 2013 (3)
  • Mayıs 2013 (1)
  • Nisan 2013 (3)
  • Mart 2013 (11)
  • Şubat 2013 (3)
  • Ocak 2013 (6)
  • Aralık 2012 (5)
  • Kasım 2012 (4)
  • Ekim 2012 (11)
  • Eylül 2012 (5)
  • Ağustos 2012 (3)
  • Temmuz 2012 (13)
  • Haziran 2012 (4)
  • Mayıs 2012 (4)
  • Nisan 2012 (5)
  • Mart 2012 (2)
  • Şubat 2012 (5)
  • Ocak 2012 (8)
  • Aralık 2011 (6)
  • Kasım 2011 (16)
  • Ekim 2011 (6)
  • Eylül 2011 (11)
  • Ağustos 2011 (6)
  • Temmuz 2011 (11)
  • Haziran 2011 (24)
  • Mayıs 2011 (13)
  • Nisan 2011 (17)
  • Mart 2011 (29)
  • Şubat 2011 (7)
  • Ocak 2011 (7)
  • Aralık 2010 (13)
  • Kasım 2010 (11)
  • Ekim 2010 (7)
  • Eylül 2010 (15)
  • Ağustos 2010 (3)
  • Temmuz 2010 (3)
  • Haziran 2010 (9)
  • Mayıs 2010 (4)
  • Nisan 2010 (3)
  • Mart 2010 (14)
  • Şubat 2010 (15)
  • Ocak 2010 (25)
  • Aralık 2009 (21)
  • Kasım 2009 (24)
  • Ekim 2009 (10)
  • Eylül 2009 (14)
  • Ağustos 2009 (22)
  • Temmuz 2009 (14)
  • Haziran 2009 (31)
  • Mayıs 2009 (31)
  • Nisan 2009 (30)
  • Mart 2009 (34)
  • Şubat 2009 (25)
  • Ocak 2009 (8)
  • Aralık 2008 (1)
  • Kasım 2008 (5)
  • Ekim 2008 (1)
  • Ağustos 2008 (1)
  • Haziran 2008 (5)
  • Nisan 2008 (3)
  • Mart 2008 (15)

Vurun Kahpeye

  • 337.310 hits

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.com

Vazgeç
Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası