• 101 Kitap Projesi Liste
  • Sibel Kaçamak

Kunegond'un Penceresinden

~ Çalışma arzusu gelince oturup geçmesini bekliyorum.

Kunegond'un Penceresinden

Tag Archives: kuru temizleme

Esrarengiz Bir Kuru Temizleme Olayı

08 Cuma Mar 2013

Posted by Qunegond in Günlük

≈ 9 Yorum

Etiketler

5 a sec, eğlenelim, gülelim, giysi, harbiye, hep birikte ağlamayalım, hep birlikte söyleyelim, her güne yeni bir dükkan, kuru temizleme, kuru temizleme gibisi yok herhalde, kuru temizlemeye gider a canm, lekeci hilton kuru temizleme, mahalle, zamanın zengienleri ne yapar?, zengin göstergeleri

IMG_4550

90’lı yıllarda Fransa’nın Lyon şehrine uzun oturmaya gittiğimizde yaşadığım kültür şoklarından bir tanesi de mahalle aralarındaki kuru temizleyicilerin bakkallardan fazla olmasıydı. Hani bir yoğurt lazım olsa millet sofrada beklerken bir koşu gidip alamazsın, aldıramazsın ama üstüne bir şey dökülse bir koşu gidip beş dakikada  temizletebilirsin. Her taraf bizim 5 dakikada Beşiktaş lafına gönderme yapan 5 a sec (5 dakikada kuru) dükkanlarıyla dolu.

Bu durum, bir kaç on yıl evveline kadar çamaşırı elde yıkayabilen, kuru temizlemeyi tek tük de olsa hazır giyim mağazalarından alınmış bir kaç pahalı palto, anorak cinsi yatırım sayılabilecek giysi parçalarına, Almanya’da yaşayan akrabaların getirdiği, üzerine titrenen günün Avrupa modasına uygun bozulabilir hassas kumaştan yapılmış kıyafetlere, benzeri kırk yılda bir gidilen düğün dernek cinsi gece giysileri ya da hangi giysi olursa olsun yıkanınca çıkmayacak potansiyelli leke sahibi kılıklara özel kullanan bir toplumdan gelme biri için oldukça sıra dışıydı. Hele de şöyle efsanevi kuru temizlemelerin bulunduğu günlere şahit olmuş birinin… İstanbul Hilton Oteli içinde tam da öyle bir kuru temizleme dükkanı vardı. Zamanın TÜRK Louis Vuitton’u gibiydi… ülkenin nadide seçkinleri ve onları uzaktan takip eden halk üyeleri tarafından bilinir, içine girmeye cesaret edilemez ve lakin önünden cakayla geçilirdi, sanki içeriden yeni çıkmışcasına… kıymetli ve fakat bir o kadar da lekeli varlıklarını gözü kapalı verebilirdin ya da verebilirdi bağzı o seçkin insanlar diyelim. Harbiye civarlarında elinde Hilton kuru temizlemeden çıkmış paketlerle, o zamanlar kuru temizleme yapılmış giysiler baskılı kağıtlara sarılırdı, dolaşmak zenginlik göstergesiydi. Hadi bunu bir yana bırakalım, Hilton’un kuru temizlemecisinin varlığından haberdar olmak ve üstelik leke çıkarmada iyi olduğunu bilmek bile hatırı sayılır bir ayrıcalıktı. Doktor, avukat, noter eşleri bilirdi sadece…

Gel zaman git zaman Fransa’daki kuru temizlemecilere alıştım tabii ama eski alışkanlık hiç işim olmadı. Her sabah evden çıktığımda ya da dönerken kadınların, adamların el kol dolusu giysilerle bu dükkanlardan içeri girip çıktıklarını şaşkınlık içerisinde sadece uzaktan izledim.

Bizim bu taraflarda, Kadıköy-Göztepe, dükkan tutturmak biraz zordur. İki günün biri, bir kuaför açılır, üç beş ay sonra bir bakarsın laz yemekleri olmuş, ayağın alışana kadar yine bir bakarsın yüncüye dönüşmüş, ihraç fazlacısı olmuş, gümüş takı dükkanı olmuş, hatta geçen sene manav akımı vardı, ne yalan söyleyeyim, evin etrafındaki 5 dakikalık çember içerisinde 10’un üzerinde manav hortladı. Kısa bir süre içinde bir kaçı pastahaneye döndü, sonra pideciye, kuru yemişçiye, geçen hafta dikkat ettim, içlerinden biri kuru temizlemeci olmuş.

Halbuki yanı başımızda bir tane vardı. Uzun bir süredir ben de bu yeni akıma uyarak gömlekleri ütüye götürür olmuştum. 15’te bir gidiyordum. Hadi itiraf edeyim asıl nedeni akım falan değil de, Gülay’la ikimiz ne kadar uğraşsak da, hangi marka ütüyü alsak da, kumaşını buruşmayanından seçsek de C.İ.’nin gözünde komşunun gömleklerinin jilet gibiliğiyle bir türlü rekabet edemiyorduk. Çareyi dış mihraklara başvurmakta buldum, ne yapayım. Hop! yine mahalledeki kuru temizleme dükkanlarına döndüm.  Biraz uzak sayılabilecek yanı başımızda bir tane daha da vardı. Düşünüyorum da bir üçüncüye neden ihtiyaç olsun? Aklımdan nasıl iş alacak bunlar diye geçirmeme zaman bile kalmadı açılışın ertesi günü önünden geçerken bir baktım içerideki askılar doluvermiş. Öylesine işkillendim ki, kapıyı çalıp soracaktım, açılışa istinaden her şey bedava kampanyası mı var yoksa? Neyse o gün eve döndüm. Ama bu kuru temizlemecinin akibetini takip etmeyi kendime iş edindim.

Ertesi gün tekrar önünden geçtim. Bir gün evvelki askılar daha da bir dolmuşlar. Bir sonraki gün yine bir bahane yaratarak evden dışarı çıktım. Askılar inanılmaz, akıl almaz tıklım tıklım. Kesin diyorum bunların bir yerle anlaşmaları var. Hayır, benim kuru temizlemecim de ne zaman gitsen meşguldür, dükkan hınca hınç doludur. Ya önünde yığılı kirlileri ayıklıyordur ya da temizlenip gelmişleri yerlerine asıyordur. Kendisini asla boş görmedim. Ama bu yeni olana akıl sır erdiremedim. Burnumu vitrinine yapıştırdım ufacık da olsa bir ipucu peşindeyim. Ne bileyim, promosyon, hali hazırda müşteri listesi, bilmiyorum her hangi bir şey işte. İşkilliyim. Bizde kültürel olarak can boğazdan gelir. Köşe başında vitrine o güzelim kek, börek, çörek ve dudak yalatan, yutkunduran pastaları koyan pastahaneci bile dükkanını dolduramıyor da bu kuru temizlemeciye ne oluyor? Bizim buralarda çamaşır makinelerinde toplu bir arıza mı oldu acaba?

Ben bu dükkanla uğraşıp dururken farklı bir sokaktan eve çıktığım bir gün bir baktım ki ne göreyim, diğer bir marka kuru temizlemeci daha açılmıyor mu? Hem bu organik… Yani neye denk geldiğini, prosedürünün ne olduğunu falan bilmiyorum, çünkü içeri girip sorduğum anda bana açıklama ayaklarında yapılacak satışa kanıp zarara uğrayacağımı düşündüğümden ne kadar uzak kalsam o kadar kardır, ama aynı yumurtalar ve tavuklar hesabı kesin iki kat daha pahalıdır. Hemen o an diğerini bıraktım bunu gözlemlemeye başladım. Aynı hesap, açılışının ertesi günü askılar dolmaya başladı ve giderek daha fazla doldular. Sanırsın bizim buraların ahalisi tüm gardırobu temizletmek için yeni kuru temizlemecilerin açılmasını bekliyormuş. Benden söylemesi bu aralar en iyi yatırım kuru temizlemeci dükkanı açmak ya da ortak olmak.

Kuru temizlemecilerin böyle pıtrak gibi sokaklarda açması ne anlama gelebilir? Kısa bir beyin fırtınası yapayım dedim.

1- Kadınlar isyan etti, çamaşıra, ütüye hayır kampanyası açıldı.

2- Bekar erkekler çoğaldı.

3- Mahallenin kadınları işe başladı.

4- Mahalleye toplu piyango çıktı, malesef bizim haberimiz olmadı.

5- Kuru temizlemenin bizim bilmediğimiz çok başka faydaları var.

6- Eve yardıma gelen kadınlar isyan etti, çamaşıra ütüye hayır kampanyası arttı.

7- Eve yardıma gelen kadınlar, Gülay dışında, saat başı fiyatlarını öyle attırdılar ki, çamaşırı dışarıya vermek daha uygun oldu.

8- Açılan kuru temizlemelerin bütün akraba, senet ve sepetleri bizim mahallede oturduğundan müşteri bulma zorluğu çekmediler.

9- İş yapıyor görünmek amaçlı bir yerlerde hazır iş-yapan-kuru-temizleme-dükkan-içleri dekorasyon paketi satılıyor.

10- Biz bu mahallede kesinlikle batılılaştık.

Bunu derecelendir:

 Subscribe in a reader

Okudukça

Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseybim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.

Çavdar Tarlasında Çocuklar
J.D.Salinger

Ara ki Bulasın

Ne Diyordum?

  • İz Peşinde
  • Kahveyi bıraktım, başıma gelenler
  • Taş bu yumurtalar taş
  • Bir haftalık kazanç: Mo Yan, Yu Hua, Engin Türkgeldi
  • Bir alışkanlık oturtmaya çalışıyorum
  • Uzun zaman oldu görüşmeyeli…
  • Ovalama Günleri/Günlükleri

Çok Okunasılar

  • Gelmiş Geçmiş En Etkili 100 Yazar Listesi
  • Bir Rüya Gibi
  • 1/101 - Çavdar Tarlasında Çocuklar Hakkında
  • >Yaka Düğmelerinden Erkek Karakter Tahlili
  • >Korkuyu Beklerken / UBOR-METENGA
  • >Ağaçlar ve İnsanlar
  • 4/101 Kitap: Solgun Ateş

Instagram

Follow me on Twitter

Tweetlerim

Diğer 850 takipçiye katılın

Follow Kunegond'un Penceresinden on WordPress.com

Tali Bloglar

  • Kunegond'un Objektifinden
  • Qunegond Okudukça

Goodreads

OKUYORUM

101 KİTAP PROJESİ : 5/101

Pel-Mel

5 hafta 5 roman 12. İstanbul Bienali 50 shades of grey 101 Kitap acayip Adorno anneler anılar apollon tapınağı Bilge Karasu boğazda eğlence bumed Bu puzzle kaç parça? bu sabah Bu ses de nedir? can sıkıntısı Carson McCullers central perk deniz E.L.James erotik-romantik romanlar etiket biliyorum önemlisin ama aklıma bir şey gelmiyor etiketlemekten sıkıldım etiketsiz ezik fark Fay Hatları Fransız Teğmenin Kadını Gece günlük hani hatıralar her eve bir kültür kampanyası hissi iphone isimsiz iç sıkıntısı Jean Genet John Fowles kahve kelebek kendini tanı Kirko ile Kriko'nun maceraları kitap Kunegond'u Yaşatma ve Kalkındırma Vakfı İlanı köpek balığı metinleri mahalle Mark Ravenhill mubi ile film izlemek Nancy Huston nereye gider? Oğuz Atay Palahniuk paris Paris Defteri pazar pazar günlerinin seyir defteri pazar günü ne yapılır Pazar Keyfi Post A Day 2011 Refik Halit Karay renk rüya görmeden olmaz rüyalarım ve ben sabah saçmalama serbestisi içinde yüzmek en büyük özgürlük tembellik güzeldir tembelliğin böylesi ubor metenga buluşmaları woody allen Yalnız Bir Avcıdır Yürek Yekta Kopan Yer altında dünya var zavallı medusa Çırağan Okumaları

Kategoriler

Bu blogu takip etmek ve yeni gönderilerle ilgili bildirimleri e-postayla almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 850 takipçiye katılın

Blogroll

  • ACA'nın Çekirdek Bakışı
  • Anlatmak İstedim
  • ANNECİK VE CİCİK
  • Aydan Atlayan Kedi
  • ÖYKÜ
  • Bir Dilim Sohbet
  • BLACK ESPRESSO
  • Classic Movies Digest
  • Defter
  • Fil Uçuşu
  • Gay Kedi
  • Jose Naranga
  • KADINBEDENSAHNEDÜNYA
  • Laini Taylor
  • Leylak Dalı
  • Murat Gülsoy
  • Nam-I Diğer Annecik
  • Stupid Little Things
  • SİRENİN SESİ
  • Vladimir'in Derdi
  • İÇİMDEN ÇAĞLAYANLAR
  • İyi geceler küçük Joe

Sakla Samanı

  • Haziran 2019 (1)
  • Nisan 2019 (1)
  • Ocak 2019 (4)
  • Mayıs 2018 (2)
  • Şubat 2018 (1)
  • Ocak 2018 (3)
  • Aralık 2017 (1)
  • Kasım 2017 (1)
  • Temmuz 2017 (1)
  • Mayıs 2017 (1)
  • Şubat 2017 (2)
  • Ocak 2017 (5)
  • Kasım 2016 (1)
  • Haziran 2016 (1)
  • Mayıs 2016 (3)
  • Nisan 2016 (2)
  • Ocak 2016 (13)
  • Mayıs 2015 (2)
  • Şubat 2015 (1)
  • Kasım 2014 (4)
  • Mayıs 2014 (2)
  • Nisan 2014 (3)
  • Şubat 2014 (1)
  • Ocak 2014 (6)
  • Aralık 2013 (4)
  • Kasım 2013 (4)
  • Ekim 2013 (2)
  • Eylül 2013 (3)
  • Ağustos 2013 (1)
  • Temmuz 2013 (7)
  • Haziran 2013 (3)
  • Mayıs 2013 (1)
  • Nisan 2013 (3)
  • Mart 2013 (11)
  • Şubat 2013 (3)
  • Ocak 2013 (6)
  • Aralık 2012 (5)
  • Kasım 2012 (4)
  • Ekim 2012 (11)
  • Eylül 2012 (5)
  • Ağustos 2012 (3)
  • Temmuz 2012 (13)
  • Haziran 2012 (4)
  • Mayıs 2012 (4)
  • Nisan 2012 (5)
  • Mart 2012 (2)
  • Şubat 2012 (5)
  • Ocak 2012 (8)
  • Aralık 2011 (6)
  • Kasım 2011 (16)
  • Ekim 2011 (6)
  • Eylül 2011 (11)
  • Ağustos 2011 (6)
  • Temmuz 2011 (11)
  • Haziran 2011 (24)
  • Mayıs 2011 (13)
  • Nisan 2011 (17)
  • Mart 2011 (29)
  • Şubat 2011 (7)
  • Ocak 2011 (7)
  • Aralık 2010 (13)
  • Kasım 2010 (11)
  • Ekim 2010 (7)
  • Eylül 2010 (15)
  • Ağustos 2010 (3)
  • Temmuz 2010 (3)
  • Haziran 2010 (9)
  • Mayıs 2010 (4)
  • Nisan 2010 (3)
  • Mart 2010 (14)
  • Şubat 2010 (15)
  • Ocak 2010 (25)
  • Aralık 2009 (21)
  • Kasım 2009 (24)
  • Ekim 2009 (10)
  • Eylül 2009 (14)
  • Ağustos 2009 (22)
  • Temmuz 2009 (14)
  • Haziran 2009 (31)
  • Mayıs 2009 (31)
  • Nisan 2009 (30)
  • Mart 2009 (34)
  • Şubat 2009 (25)
  • Ocak 2009 (8)
  • Aralık 2008 (1)
  • Kasım 2008 (5)
  • Ekim 2008 (1)
  • Ağustos 2008 (1)
  • Haziran 2008 (5)
  • Nisan 2008 (3)
  • Mart 2008 (15)

Vurun Kahpeye

  • 337.308 hits

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.com

Vazgeç
Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası