• 101 Kitap Projesi Liste
  • Sibel Kaçamak

Kunegond'un Penceresinden

~ Çalışma arzusu gelince oturup geçmesini bekliyorum.

Kunegond'un Penceresinden

Tag Archives: limon fotoğrafı

İstanbul’u Artık Hiç Seviyorum

06 Salı Eyl 2011

Posted by Qunegond in Günlük

≈ 6 Yorum

Etiketler

deniz, güneş, kış bahçesi, limon fotoğrafı, un döktüm elim yandı, ve şemsiye, yazı atölyesi

Sahil fotoğraflarını yayınlamaya devam. Son bir ayın tek eğlencesi olduğundan elimde sadece bunlar var. Kumsal, güneş, deniz, dağlar, şemsiye, plaj çantası, havlu ile neler yapılabilirse hepsini yaptım. Her türlü bileşimi denedim.

Klavyenin başına oturana kadar ne yazacağımı bilmemek çoğu zaman bilmekten daha iyi gelir. O yüzden şu benim meşhur BUMED yazı atölyelerinde bir zamanlar yaptığımız sınıf içi doğaçlama yazı çalışmalarını çok severdim. Ortaya ne zaman ne çıkacağı hiç belli olmaz. Severdim diyorum. Uzun zaman oldu yapmayalı. Okunacak o kadar fazla öykü var ki… Bazen yetişmiyor bile. Şimdi neden aklına geldi derseniz Eylül 21 yeni dönem başlangıcı mesajını aldım, gece rüyama girdi de ondan. Kayıtları yapan Tuba hanım telefonda diyor ki “Yok sensiz olmaz”. Yatılı okuduğum ilk okul hariç hiç bir okula bu kadar düzenli gitmedim neredeyse. Fransızca öğrendiğim Alliance Française yılları hariç. Onlar da müthişti. Bir ara her hafta bir öykü yazma ödevi vardı. Ben de Ferhan Şensoy’un kısa öykülerinden esinlenip intihalle karışık bir şeyler karalıyordum. Sınıfta okununca acayip beğeniliyordu. Defalarca fikirleri bir Türk yazarından aşırmış olduğumu söylememe rağmen yine de beni över göklere çıkarırlardı. Sonradan Kiki’nin Fransızca edebiyat derslerinden gördüm ki Fransa’da intihal edebiyatın ayrılmaz bir parçası. Parantez içinde İntihal kelimesini bire bir sözlük anlamından değil son zamanlarda bizde kullanılan çamur atma anlamından kullanıyorum.

Kışın erken ritmine geçmekte zorlanıyorum. Sabahın 5:30’unda önce rüyalardan kopma seansı var. Saat çaldıktan 5 dakika içerisinde yeniden gözlerimi kaparsam kaldığım yerden devam edebiliyorum. Aynı Digitürk Plus gibi… Yeni ya, görmemişin bir şeyi olmuş misali alete takmış durumdayım. Yalnız şunu fark ettim. Kayıt yapıyorum da henüz hiç birini seyretme fırsatı bulamadım. Asıl sevincim ntv cumartesi ya da açık şehir gibi özel olarak seyretmek istediğim programları bundan böyle kaçırmadan ya da tekrarları için olmadık saatleri beklemeden seyredebilme imkanı.

Rüyalardan koptuktan sonra yeniden yatağa girmeme savaşı var. Bunu da en iyi akşamdan kalan mutfağın pisliğini temizlemekle üstesinden geliyorum. Yoksa kesinlikle tembellik değil. Mahsustan öyle bırakıyorum. Dün akşamki pisliği bırakmamın sebebi Merlin dizisi. Kiki Fransa’dan gelirken Merlin’in 2 sezon DVD’lerini getirmiş. Hesapta gençlik dizisi. Kral Arthur ve Merlin’in gençliklerinden bahsediyor. Baktım bizimki tek başına oturmuş seyrediyor fena sardım. İlk beş bölümünü bir çırpıda bitirivermişim. Harry Potter sevenler bu diziyi de kesin severler.

Mutfakta bardak kırmaktan daha berbat bir şey olabilir mi?

Evet. Olabilir. Un kutusunu düşürmek. İşte durum bu: Merlin ve unları temizlemek arasındaki seçimi yapmak çok zor olmadı.

Koridora kadar yayıldı. Karoların aralarındaki derz dolguların üzeri un kaplandı. Birazdan silince hamur olacak. Eh bu sıcakta fırında pişmiş tart kabuğuna dönüşmeleri an meselesi. Biraz sonra vişne reçeli ve pudra şekeri kavanozlarını da düşürüp kırarsam tam olacak.

Bu aralar elimde sürünen kitap bir arkadaşımdan ödünç aldığım Kristin Hannah”ın iç daraltıcı Kış Bahçesi. İç daraltıcıysa peki neden okuyorum?

1- Bir kitaba bir kere başladım mı yarım bırakmam. Uzun ya da kısa süreli mola verebilirim ama asla tamamına erdirmeden içim rahat etmez. Dedim ya sonuç odaklıyım. Her ne kadar süreçleri uzatarak kendime acı çektirmeye meraklı olsam da…

2- Kitabın ilk yarısında çok daralacağım kitabı tavsiye eden tarafından zaten belirtilmişti. Ancak ikinci yarısındaki çözümleme buna değermiş. Olaylar yavaş ilerlese de bir anne ve iki kızı arasındaki ilişkilerin temelinde yatan annenin bilinmeyen geçmişini çok merak ediyorum. Bunu tek bilen insan baba ve o da ölünce kızlarına şu görevi bırakıyor. Annenizi konuşturun. Yalnız bu kitaptan sonra ancak Adorno vs,  tipi şeyler keser beni.

Masada limon varsa eğer ve yanımda da makinem bulunuyorsa mutlaka fotoğrafını çekerim. Bu davranışın bir açıklaması yapılabilir mi? Bildiğim tek şey limonlardan oluşan geniş bir koleksiyonum var.

Hani bir laf vardır insanın yaptıkça yapası gelir derler ya, sanırım bu her şey için geçerli. Yazdıkça yazasım geliyor, film seyrettikçe seyredesim geliyor, okudukça okuyasım geliyor, ördükçe öresim geliyor, pişirdikçe pişiresim geliyor vs… Böyle durumlarda Sylvia Plath’ı hatırlıyorum. Gün boyu onlarca aynı keki yapıp mutfağın tezgahına dizmesini…

Sanırım bugün dişe gelir bir şey yazamayacağım. Aklımda bin bir türlü kıvılcım var. Akşama Çırağan Sarayında Murathan Mungan’ın okuma etkinliğine gidiyorum. Arkadaşım sağ olsun bana rezervasyon hedaye etti. Perşembe günü de İstanbul Modern’de Küçük İskender var. İstanbul seni seviyorum.

İstanbul’u  taralalam…

İstanbul’u taralalam…

İstanbul’u ar-tık.

Hiç.

Sev-mi-yorum.

Bir kaç hafta önce dilime takıldı, hala söylüyorum.

Bunu derecelendir:

 Subscribe in a reader

Okudukça

Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseybim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.

Çavdar Tarlasında Çocuklar
J.D.Salinger

Ara ki Bulasın

Ne Diyordum?

  • İz Peşinde
  • Kahveyi bıraktım, başıma gelenler
  • Taş bu yumurtalar taş
  • Bir haftalık kazanç: Mo Yan, Yu Hua, Engin Türkgeldi
  • Bir alışkanlık oturtmaya çalışıyorum
  • Uzun zaman oldu görüşmeyeli…
  • Ovalama Günleri/Günlükleri

Çok Okunasılar

  • Gelmiş Geçmiş En Etkili 100 Yazar Listesi
  • Bir Rüya Gibi
  • 1/101 - Çavdar Tarlasında Çocuklar Hakkında
  • >Yaka Düğmelerinden Erkek Karakter Tahlili
  • >Korkuyu Beklerken / UBOR-METENGA
  • >Ağaçlar ve İnsanlar
  • 4/101 Kitap: Solgun Ateş

Instagram

Follow me on Twitter

Tweetlerim

Diğer 850 takipçiye katılın

Follow Kunegond'un Penceresinden on WordPress.com

Tali Bloglar

  • Kunegond'un Objektifinden
  • Qunegond Okudukça

Goodreads

OKUYORUM

101 KİTAP PROJESİ : 5/101

Pel-Mel

5 hafta 5 roman 12. İstanbul Bienali 50 shades of grey 101 Kitap acayip Adorno anneler anılar apollon tapınağı Bilge Karasu boğazda eğlence bumed Bu puzzle kaç parça? bu sabah Bu ses de nedir? can sıkıntısı Carson McCullers central perk deniz E.L.James erotik-romantik romanlar etiket biliyorum önemlisin ama aklıma bir şey gelmiyor etiketlemekten sıkıldım etiketsiz ezik fark Fay Hatları Fransız Teğmenin Kadını Gece günlük hani hatıralar her eve bir kültür kampanyası hissi iphone isimsiz iç sıkıntısı Jean Genet John Fowles kahve kelebek kendini tanı Kirko ile Kriko'nun maceraları kitap Kunegond'u Yaşatma ve Kalkındırma Vakfı İlanı köpek balığı metinleri mahalle Mark Ravenhill mubi ile film izlemek Nancy Huston nereye gider? Oğuz Atay Palahniuk paris Paris Defteri pazar pazar günlerinin seyir defteri pazar günü ne yapılır Pazar Keyfi Post A Day 2011 Refik Halit Karay renk rüya görmeden olmaz rüyalarım ve ben sabah saçmalama serbestisi içinde yüzmek en büyük özgürlük tembellik güzeldir tembelliğin böylesi ubor metenga buluşmaları woody allen Yalnız Bir Avcıdır Yürek Yekta Kopan Yer altında dünya var zavallı medusa Çırağan Okumaları

Kategoriler

Bu blogu takip etmek ve yeni gönderilerle ilgili bildirimleri e-postayla almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 850 takipçiye katılın

Blogroll

  • ACA'nın Çekirdek Bakışı
  • Anlatmak İstedim
  • ANNECİK VE CİCİK
  • Aydan Atlayan Kedi
  • ÖYKÜ
  • Bir Dilim Sohbet
  • BLACK ESPRESSO
  • Classic Movies Digest
  • Defter
  • Fil Uçuşu
  • Gay Kedi
  • Jose Naranga
  • KADINBEDENSAHNEDÜNYA
  • Laini Taylor
  • Leylak Dalı
  • Murat Gülsoy
  • Nam-I Diğer Annecik
  • Stupid Little Things
  • SİRENİN SESİ
  • Vladimir'in Derdi
  • İÇİMDEN ÇAĞLAYANLAR
  • İyi geceler küçük Joe

Sakla Samanı

  • Haziran 2019 (1)
  • Nisan 2019 (1)
  • Ocak 2019 (4)
  • Mayıs 2018 (2)
  • Şubat 2018 (1)
  • Ocak 2018 (3)
  • Aralık 2017 (1)
  • Kasım 2017 (1)
  • Temmuz 2017 (1)
  • Mayıs 2017 (1)
  • Şubat 2017 (2)
  • Ocak 2017 (5)
  • Kasım 2016 (1)
  • Haziran 2016 (1)
  • Mayıs 2016 (3)
  • Nisan 2016 (2)
  • Ocak 2016 (13)
  • Mayıs 2015 (2)
  • Şubat 2015 (1)
  • Kasım 2014 (4)
  • Mayıs 2014 (2)
  • Nisan 2014 (3)
  • Şubat 2014 (1)
  • Ocak 2014 (6)
  • Aralık 2013 (4)
  • Kasım 2013 (4)
  • Ekim 2013 (2)
  • Eylül 2013 (3)
  • Ağustos 2013 (1)
  • Temmuz 2013 (7)
  • Haziran 2013 (3)
  • Mayıs 2013 (1)
  • Nisan 2013 (3)
  • Mart 2013 (11)
  • Şubat 2013 (3)
  • Ocak 2013 (6)
  • Aralık 2012 (5)
  • Kasım 2012 (4)
  • Ekim 2012 (11)
  • Eylül 2012 (5)
  • Ağustos 2012 (3)
  • Temmuz 2012 (13)
  • Haziran 2012 (4)
  • Mayıs 2012 (4)
  • Nisan 2012 (5)
  • Mart 2012 (2)
  • Şubat 2012 (5)
  • Ocak 2012 (8)
  • Aralık 2011 (6)
  • Kasım 2011 (16)
  • Ekim 2011 (6)
  • Eylül 2011 (11)
  • Ağustos 2011 (6)
  • Temmuz 2011 (11)
  • Haziran 2011 (24)
  • Mayıs 2011 (13)
  • Nisan 2011 (17)
  • Mart 2011 (29)
  • Şubat 2011 (7)
  • Ocak 2011 (7)
  • Aralık 2010 (13)
  • Kasım 2010 (11)
  • Ekim 2010 (7)
  • Eylül 2010 (15)
  • Ağustos 2010 (3)
  • Temmuz 2010 (3)
  • Haziran 2010 (9)
  • Mayıs 2010 (4)
  • Nisan 2010 (3)
  • Mart 2010 (14)
  • Şubat 2010 (15)
  • Ocak 2010 (25)
  • Aralık 2009 (21)
  • Kasım 2009 (24)
  • Ekim 2009 (10)
  • Eylül 2009 (14)
  • Ağustos 2009 (22)
  • Temmuz 2009 (14)
  • Haziran 2009 (31)
  • Mayıs 2009 (31)
  • Nisan 2009 (30)
  • Mart 2009 (34)
  • Şubat 2009 (25)
  • Ocak 2009 (8)
  • Aralık 2008 (1)
  • Kasım 2008 (5)
  • Ekim 2008 (1)
  • Ağustos 2008 (1)
  • Haziran 2008 (5)
  • Nisan 2008 (3)
  • Mart 2008 (15)

Vurun Kahpeye

  • 337.310 hits

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.com

Vazgeç
Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası