• 101 Kitap Projesi Liste
  • Sibel Kaçamak

Kunegond'un Penceresinden

~ Çalışma arzusu gelince oturup geçmesini bekliyorum.

Kunegond'un Penceresinden

Tag Archives: mektup okumayı sevenler derneği başucu kitabı

Gölgeler ve Hayaller Şehrinde – Murat Gülsoy

24 Cumartesi May 2014

Posted by Qunegond in Günlük, okuduklarım

≈ 4 Yorum

Etiketler

bu ay ne okuyayım derdi varsa eğer, Gölgeler ve Hayaller Şehrinde, hayattan sıkıldıysan eğer, labirentseverler kulübü, mektup okumayı sevenler derneği başucu kitabı, Murat Gülsoy

1-IMG_8746

İstanbul seni yontar, herkesi yonttuğu gibi… 21 yaşında Paris’ten kalkıp doğduğu ve çocukluğunu yaşadığı şehir, İstanbul’a gelen, iki koca ülkeye sahip olduğu halde kendini yersiz yurtsuz hisseden, melankolik bir genci de yontmuştur.

Bu kitaptaki herkes hastadır. Ülke ve yöneticileri başta olmak üzere, onu zaten biliyoruz, dünya biliyor, kitaptaki bütün karakterler de hastadır. Hatta baş karakter kitap boyunca, Paris’ten İstanbul’a gelirken ardında bıraktığı, bir sanatoryumda kalarak iyileşmeye çabalayan en sevgili ama hasta arkadaşına, arada bir dolaylı yoldan çıtlatılsa da cevaplarını asla okumayacağımız mektuplar yazıp durmaktadır. Baş karakter, bencilce kendi derdine düşmüş, hasta adamlardan, hasta ülkeden, hasta arkadaşlardan, çoğu üyeleri kayıp hasta ailesinden medet uman genç ve hasta bir adamdır, o kadar da haksızlık yapmayayım hasta olmayan bir kaç kişi var, onlardan biri aşık olduğu saf kız, ki bir müddet sonra yok olur, diğeri de babasını bulmasına yardımcı olan yaşlı, zamanını doldurmuş kitapçıdır, gözümden kaçmış olan varsa affola… 

Kitap dediğim aslında bir bütündür, kitap bir parçadır, kitap parçanın içindeki bütündür, bütünün içindeki bir parçadır. Gülsoy’un da bendeki yeri, bu meşakkatli iç içe geçmeyi sahteliğe kaymadan hakkıyla yapan, dengesini mükemmel kurabilen ender yazarlar çekmecesindedir.

Gölgeler ve Hayaller Şehrinde, yazarın diğer kitaplarından farklı ama o kadar da değil. MG modelinde her şey kahramanın bir labirent içinde olmasıyla başlar, kaybolmuştur, önce bu labirenti tanımlar, sonra çıkışı arar, okurken biz de onunla birlikte içeride döner dururuz, her duygusuna eşlik ederiz, en nihayetinde çıkış bulunur ve fakat labirentin içinde geçirilen bu yolculuk öyle zenginleştirici, öyle özgürleştiricidir ki, romanın ya da öykünün sonu ne olursa olsun ani bir kararla kahraman, ardından okuyucu, labirentin dışına çıkmamaya karar verir. Bunun anlamı o yapının çözülmüş olmasıdır, ne kadar karmaşık olursa olsun çözülen şey ürkütmez, korkutmaz, çözülen şey keyif verir. Zaten bu yüzden gerçek hayatta da kendimize bir anlam arar dururuz, olur da bulursak eğer her anından keyif alarak tamamına erdiririz, yok bulamazsak, bu iş bitene kadar söylene söylene çilemizi çekeriz. İşte bu yapıya bayılıyorum.

Aslında yazarken yaşayamıyor insan, hayatını askıya alıyor.

Bir kaç satır önce elimdeki kitabın bir öncekilerden farklı olduğunu ama çok da olmadığını yazdım. Söylemek istediğim aslında şuydu; yine bir labirent var, orda bir köy var uzakta, gitmesek de, göremesek de o köy bizim köyümüzdür, ama kayıp kahraman içinde uyanmak yerine bir müddet dışından yaklaşır bu mekana. Hatta turistik bir gezi yapar 7 tepesinde, hakkında anlatılanları dinler, paylaşır, duygusuzca… Sonra, tüm cesaretini toplayıp, yaklaşık kitabın yarısına gelindiğinde, bodoslama dalıverir içine, kapılır akıntısına… Ama İstanbul, en başta da belirttiğim gibi, belki de tüm büyük metropoller, yontar her canlıyı…

Gülsoy, Baba, Oğul ve Kutsal Roman ile yine bir İstanbul kitabı yazmıştı, oradaki labirentin içinde dolanıp dururken hem çok yakın geçmiş tarihinin aşina mekanlarında seğirtmiş hem de belli başlı edebiyat eserleri eşliğinde çalgılı bir yolculuk yapmıştık. İkinci İstanbul romanındaysa aynı yolculuğu bu sefer hem edebiyat hem felsefe hem mitoloji eşliğinde ve yirminci yüzyıl başlarında yapıyoruz. Eh bu şehir bir üçlemeyi hak ediyordur artık diye düşünüyor ve satırlarıma burada son verirken tüm okuyacaklara sevgilerimi yolluyor, gözlerinden öpüyorum.

Kıssadan hisse: Bir yazarı okumayı seviyorsan seviyorsundur, sevmiyorsan da sevmiyorsundur, bunun lamı cimi olmaz.

Nihai not: Bu kitaba İstanbul kitabı demek belki biraz haksızlık olur, çünkü içinde Paris de var, bırakın mekanları çok miktarda başka şeyler de var ama benim gönlüm bunları yazmak istedi.

Bunu derecelendir:

 Subscribe in a reader

Okudukça

Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseybim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.

Çavdar Tarlasında Çocuklar
J.D.Salinger

Ara ki Bulasın

Ne Diyordum?

  • İz Peşinde
  • Kahveyi bıraktım, başıma gelenler
  • Taş bu yumurtalar taş
  • Bir haftalık kazanç: Mo Yan, Yu Hua, Engin Türkgeldi
  • Bir alışkanlık oturtmaya çalışıyorum
  • Uzun zaman oldu görüşmeyeli…
  • Ovalama Günleri/Günlükleri

Çok Okunasılar

  • Gelmiş Geçmiş En Etkili 100 Yazar Listesi
  • 1/101 - Çavdar Tarlasında Çocuklar Hakkında
  • Bir Rüya Gibi
  • >Yaka Düğmelerinden Erkek Karakter Tahlili
  • >Korkuyu Beklerken / UBOR-METENGA
  • >Ağaçlar ve İnsanlar
  • 4/101 Kitap: Solgun Ateş

Instagram

Follow me on Twitter

Tweetlerim

Diğer 850 takipçiye katılın

Follow Kunegond'un Penceresinden on WordPress.com

Tali Bloglar

  • Kunegond'un Objektifinden
  • Qunegond Okudukça

Goodreads

OKUYORUM

101 KİTAP PROJESİ : 5/101

Pel-Mel

5 hafta 5 roman 12. İstanbul Bienali 50 shades of grey 101 Kitap acayip Adorno anneler anılar apollon tapınağı Bilge Karasu boğazda eğlence bumed Bu puzzle kaç parça? bu sabah Bu ses de nedir? can sıkıntısı Carson McCullers central perk deniz E.L.James erotik-romantik romanlar etiket biliyorum önemlisin ama aklıma bir şey gelmiyor etiketlemekten sıkıldım etiketsiz ezik fark Fay Hatları Fransız Teğmenin Kadını Gece günlük hani hatıralar her eve bir kültür kampanyası hissi iphone isimsiz iç sıkıntısı Jean Genet John Fowles kahve kelebek kendini tanı Kirko ile Kriko'nun maceraları kitap Kunegond'u Yaşatma ve Kalkındırma Vakfı İlanı köpek balığı metinleri mahalle Mark Ravenhill mubi ile film izlemek Nancy Huston nereye gider? Oğuz Atay Palahniuk paris Paris Defteri pazar pazar günlerinin seyir defteri pazar günü ne yapılır Pazar Keyfi Post A Day 2011 Refik Halit Karay renk rüya görmeden olmaz rüyalarım ve ben sabah saçmalama serbestisi içinde yüzmek en büyük özgürlük tembellik güzeldir tembelliğin böylesi ubor metenga buluşmaları woody allen Yalnız Bir Avcıdır Yürek Yekta Kopan Yer altında dünya var zavallı medusa Çırağan Okumaları

Kategoriler

Bu blogu takip etmek ve yeni gönderilerle ilgili bildirimleri e-postayla almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 850 takipçiye katılın

Blogroll

  • ACA'nın Çekirdek Bakışı
  • Anlatmak İstedim
  • ANNECİK VE CİCİK
  • Aydan Atlayan Kedi
  • ÖYKÜ
  • Bir Dilim Sohbet
  • BLACK ESPRESSO
  • Classic Movies Digest
  • Defter
  • Fil Uçuşu
  • Gay Kedi
  • Jose Naranga
  • KADINBEDENSAHNEDÜNYA
  • Laini Taylor
  • Leylak Dalı
  • Murat Gülsoy
  • Nam-I Diğer Annecik
  • Stupid Little Things
  • SİRENİN SESİ
  • Vladimir'in Derdi
  • İÇİMDEN ÇAĞLAYANLAR
  • İyi geceler küçük Joe

Sakla Samanı

  • Haziran 2019 (1)
  • Nisan 2019 (1)
  • Ocak 2019 (4)
  • Mayıs 2018 (2)
  • Şubat 2018 (1)
  • Ocak 2018 (3)
  • Aralık 2017 (1)
  • Kasım 2017 (1)
  • Temmuz 2017 (1)
  • Mayıs 2017 (1)
  • Şubat 2017 (2)
  • Ocak 2017 (5)
  • Kasım 2016 (1)
  • Haziran 2016 (1)
  • Mayıs 2016 (3)
  • Nisan 2016 (2)
  • Ocak 2016 (13)
  • Mayıs 2015 (2)
  • Şubat 2015 (1)
  • Kasım 2014 (4)
  • Mayıs 2014 (2)
  • Nisan 2014 (3)
  • Şubat 2014 (1)
  • Ocak 2014 (6)
  • Aralık 2013 (4)
  • Kasım 2013 (4)
  • Ekim 2013 (2)
  • Eylül 2013 (3)
  • Ağustos 2013 (1)
  • Temmuz 2013 (7)
  • Haziran 2013 (3)
  • Mayıs 2013 (1)
  • Nisan 2013 (3)
  • Mart 2013 (11)
  • Şubat 2013 (3)
  • Ocak 2013 (6)
  • Aralık 2012 (5)
  • Kasım 2012 (4)
  • Ekim 2012 (11)
  • Eylül 2012 (5)
  • Ağustos 2012 (3)
  • Temmuz 2012 (13)
  • Haziran 2012 (4)
  • Mayıs 2012 (4)
  • Nisan 2012 (5)
  • Mart 2012 (2)
  • Şubat 2012 (5)
  • Ocak 2012 (8)
  • Aralık 2011 (6)
  • Kasım 2011 (16)
  • Ekim 2011 (6)
  • Eylül 2011 (11)
  • Ağustos 2011 (6)
  • Temmuz 2011 (11)
  • Haziran 2011 (24)
  • Mayıs 2011 (13)
  • Nisan 2011 (17)
  • Mart 2011 (29)
  • Şubat 2011 (7)
  • Ocak 2011 (7)
  • Aralık 2010 (13)
  • Kasım 2010 (11)
  • Ekim 2010 (7)
  • Eylül 2010 (15)
  • Ağustos 2010 (3)
  • Temmuz 2010 (3)
  • Haziran 2010 (9)
  • Mayıs 2010 (4)
  • Nisan 2010 (3)
  • Mart 2010 (14)
  • Şubat 2010 (15)
  • Ocak 2010 (25)
  • Aralık 2009 (21)
  • Kasım 2009 (24)
  • Ekim 2009 (10)
  • Eylül 2009 (14)
  • Ağustos 2009 (22)
  • Temmuz 2009 (14)
  • Haziran 2009 (31)
  • Mayıs 2009 (31)
  • Nisan 2009 (30)
  • Mart 2009 (34)
  • Şubat 2009 (25)
  • Ocak 2009 (8)
  • Aralık 2008 (1)
  • Kasım 2008 (5)
  • Ekim 2008 (1)
  • Ağustos 2008 (1)
  • Haziran 2008 (5)
  • Nisan 2008 (3)
  • Mart 2008 (15)

Vurun Kahpeye

  • 337.311 hits

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.com

Vazgeç
Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası