Etiketler
öylesine, kuru cilt, tembelliğin böylesi, unutkanlığın böylesi
Market koridorlarında hızla dolaşıp, elimdeki listeye bakarak ihtiyacım olan malzemeleri toplamaya çalışıyordum. Desem de inanmayın, bir kere liste yapmam. Yani genelde yapmam. Ara sıra bazı bazı yaparım. Hani şöyle biri gelecektir, özel bir şey pişireceğimdir, aman eksik malzeme kalmasın telaşındayımdır, işte böyle zamanlarda yaparım. Çoğunlukla evde unutur markete giderim. Ya da çantamda öyle bir yere tıkıştırırım ki ancak kasadan çıkarken bulurum ya da bazen çantaya koyar ve fakat cebime koyduğumdan emin olduğum için market koridorları boyunca üstümü başımı aranır dururum. Bazen tam tersi cebime koyarım sonra unutur çantanın içini dışını döker, sonuçsuzca aranırım. Anlaşılacağı, her durumda market koridorlarını elimde liste olmadan hafızama dayanarak gezerim. Görsel hafızam olduğundan işe yarar ancak çok zaman alır çünkü listede hangi kalemlerin yer aldığını eksiksiz hatırlayabilmek için o marketin raflarında sergilenen tüm malları eksiksiz gözden geçirmem gereklidir. Evet belki hiç bir şeyi unutmadan eve dönerim ama, bu sefer de öyle yorgun olurum ki aldıklarımı yerleştirecek ve bir de üstüne pişirecek halim kalmaz, dışarıdan sipariş vererek günü kapatırım.
Yine böyle bir gün kozmetik koridorlarında gezer ve her bir krem, macun, kolonya, deodorant parçasına bakarken kuru toprak görüntüsünü andıran bir adam koridorda bulunan bir ürün temsilcisine yaklaştı ve vücut kremi istedi. Kız tabii doğal olarak detay sordu;
Cilt tipi nasıl? Kuru mu?
Bilmem. Balık etli. Kuru mu oluyor?
Cilt tipinin balık etli olmayla pek ilgisi yok.
Peki. Ben yine de kuru cilt için alayım.
Tam o arada durup, kendilerini gözlemlediğimi fark ederek, bana bakmaya başladılar. Bir müddet bakıştık. Nihayetinde ben, arabamı çekip mekanı terk etmek zorunda kaldım. İçimden de düşündüm; ben olsaydım… Beyefendi balık var balık var, somon olur, uskumru olur içinden dışından yağ taşar. Sazandır, kuruluktan gırtlağına yapışır, yutamazsın, derdim.
Harbi derdim.