• 101 Kitap Projesi Liste
  • Sibel Kaçamak

Kunegond'un Penceresinden

~ Çalışma arzusu gelince oturup geçmesini bekliyorum.

Kunegond'un Penceresinden

Tag Archives: rekabet

Tek Yumurta İkizim: Simon ve Yazarlık Otobanları

17 Cuma Şub 2012

Posted by Qunegond in Günlük, okuduklarım

≈ 13 Yorum

Etiketler

5 hafta 5 roman, ben bir roman kahramanıyım, bumed, haruki murakami, iphone, kafes, maymun, rekabet, Robert Walser, sözünü sakınmadan, Tanner Kardeşler, tek yumurta ikizim, ubor metenga

Görsel canlılardan olduğumu ne kadar söylesem azdır. Her blog yazısına başlamadan önce kafamda az çok fikirler olsa da… Önce esas görseli seçer, en başa bir güzel yapıştırırım. Sonra sıra altını doldurmaya gelir. Genelde, eğer bir kitap ya da film üzerine yazmıyorsam, seçtiğim fotoğraf yazı ile alakalı görünmez. Aslında daima vardır bir alakası. Yoksa yazamam. Beyin bu. Nitekim zaman gelir şifresini ben bile çözemem.

Bumed Atölye’de bir gün Murat Gülsoy anlatmıştı, Nabokov için Lolita’nın ilham kaynağı kafes içindeki bir maymun olmuş.

Sabahın dokuzundan bu yana Iphone ile çektiğim fotoğrafın netbook’a geçmesini bekliyor ve hala bekliyorum. Bu da böylesine görselsiz başladığım bir gönderi olacak işte.

Amacım Tanner Kardeşler’den bahsetmek. Robert Walser, Can Yayınları. Bu arada kitabı D&R internet sitesinden satın aldım. Aynı anda Thomas Hardy’nin Tess’i ve Haruki Murakami’nin Sahilde Kafka’sıyla birlikte kargo 2 gün içinde kapıma bedava getirdi. En indirimli satan kitap sitesi, haberiniz olsun. Hem de D&R kartıma puan işledi. Rekabet kıyasıya anlaşılan.

Bir zamanlar İlle de Roman grubundaydım. Sonraları kaytarmaya başladım. Şimdi 2 aydır Erkek Adam Okur grubundayım. Önceleri grup sadece erkeklere açık zannediyordum, meğerse değilmiş hemen kendimi dahil ettirdim. Henüz hiç bir toplantıya katılma fırsatım olmadı ama kitapları evden takip edip okuyorum. Bu ayın kitabı bu elimdeki. Unutmaz ve yetiştirebilirsem önümüzdeki cuma akşamı buluşmaya damlayacağım. Söylemeden duramadım: grubun ismi biraz kanıma dokunmakla birlikte içinde tanıdığım “erkekler” olduğundan göz ardı ediyorum. Gerçi geleneksel anlamda feminist değilim, öyle bir söyleme de karşıyım ama neden erkek adam ya da erkek kadın olunuyor da kadın adam, kadın kadın olunmuyor? Neysem…

Walser 20. yüzyıl başlarında eser vermiş bir yazar. Bu kitabı da 1905’ten sonra piyasaya çıkmış. Kitabın önsözü yazarın dilinin sadeliği ve yalınlığı aksine Walter Benjamin tarafından karmaşık ve kuramcı bir dille ele alınmış. Neredeyse kitabı elimden atacaktım. Aslında şunu demiş Benjamin: Robert Walser’in sadeliğine aldanmayın onda ne cevherler, ne derin kuyular saklı.

Bir çırpıda 50.ci sayfaya geliverdim konu tamamıyla beni anlatıyor sanki. O Simon aynı ben, ikizim, tek yumurtalısından, rafadan. Aylak Adam. Hiç bir işte dikiş tutturamayan, her işi çok basit ve anlamsız bulan, büyük hayallerle girdiği kitapçı dükkanındaki çıraklık işini “ay bu muymuş yahu bense neler bekliyordum” şeklinde 8 gün içerisinde patrona hakaretler yağdırarak terk eden, buna rağmen her işe uyum sağlama, sağlayabilme becerisini gösteren yani 10 parmağında 10 marifet olan ama Barthleby türü yapmamayı tercih eden, burnu büyük Simon gönlüme taht kurdu. Daha şimdiden kendine iyi bir ev sahibi ve bedava bir oda bulmuş durumda. En son işi banka memurluğundan da mesaiye 1 saat geç geldiği ve mazeret yerine cüret gösterdiği için atıldı. Müdürün yine de sana referans verebilirim iyi niyetine sen al o referansını da… demedi tabii ama çok daha şık ve ağır tabirler kullandı. Bunu alıntılamıyorum ama ücretli tatiller hakkındaki düşüncelerini paylaşmadan edemeyeceğim:

Ama tatil dediğiniz nedir ki! Ancak gülerim buna. Tatille filan hiç işim olsun istemem. Açıkçası nefret ederim tatillerden. Sakın bana tatilleri olan bir memuriyet ayarlamayın. Benim için hiç bir çekiciliği yok bunun, tatile çıkarsam ölürdüm hatta. Ben hayatla mücadele etmek isterim, bu uğurda batsam ne gam; ne özgürlüğün ne de rahatlığın tadını çıkarmak isterim, bir köpeğe kemik fırlatır gibi önüme fırlatılmış özgürlüklerden nefret ederim. Tatilleriniz sizin olsun.

Bakalım neler olacak? Umarım başına kötü bir şey gelmez. Canı gönülden kazanmasını istiyorum. Neredeyse ilk defa bir karakteri bu kadar tuttum.

Laf arasında Aylak Adam teması ne ilk ne de son. Kitabı okunur kılan yazılış tarzı, anlatımın sürükleyiciliği, ardında gizli yaşam felsefeleri, sorgulamaları, kurgusu, vs…  Elimden bırakmadan keyifle okuyorum. Henüz bitmedi ama bu aşamada bile tavsiye ederim. İyi kitap baştan kokar.

Bu arada keyifle okuduğum bir sürü roman oldu. Dahası yazın ilkine gittiğim, Murat Gülsoy’un Bumed’de düzenlediği 5 hafta 5 roman’ın ikinci aşamasına devam ediyorum. Bu cumartesi 4. kitap Coetzee’nin Yavaş Adam’ını dinleyeceğiz. Kafka’nın Dava’sı ile başladık. Ardından Camus’nün Yabancı’sı geldi. Fowles’un Fransız Teğmenin Kadını ile geçen hafta devam etti ve son olarak ay sonunda Murakami’nin Sahilde Kafka’sı ile tamamlanacak.

Yavaş Adam hariç diğerlerini önceden okumuştum. Her birini tekrardan okumak beklediğimin tersine şaşırtıcı şekilde keyifli oldu. Eski okuduklarımı haliyle unutmuşum, FTK’nı geçen nisanda okumuştum ama onu da oldukça unutmuş olduğumu fark ettim. Murakami’yi ise yine geçen sene Fransızca dilinden okumuştum şimdi Türkçesi daha hoş olacak eminim.

Bu ikinci okumaların yazanlar için ayrı bir faydasını keşfettim. Örneğin ilk okuyuşta hiç dikkatimi çekmeyen noktalar gözümde önem kazandı; FTK’nda daha ilk sayfadan dürbünle bakan birine, ki bunun ilerde doktor olduğunu öğreniyoruz, gönderme var. Orhan Pamuk’un ve daha bir çoklarının üzerine basarak söylediği gibi bazı kitapları defalarca okumanın bir yazara getirisi çok fazla. Her okuyuşta metinde saklı bir takım ipuçlarını, gizli çağrışımları, kurgunun çözümünü fark etmemek elde değil. Ayrıca göremediğim bir çok ayrıntıyı da Murat Gülsoy,  biz 30 şanslı katılımcıya kendi yorumunu katarak açık açık anlattı. Bu seminerleri bir daha olursa kaçırmayın takip edin derim. Bunlar Yazarlık Otobanları.

Bu arada mesaj kutuma bu ayki Sözünü Sakınmadan etkinliğinin konuğu geldi: AYFER TUNÇ. Rezervasyonumu yaptırdım. Meraklıları bunu da kaçırmayın. Müdavimleri görüşmek üzere diyorum. 21 Şubat Salı saat:19’da İstanbul Modern .

Ubor Metenga hatırlatması yapayım: 28 Şubat Salı 20’de İKSV. Hulki Aktunç’un Lodos Düğünü öyküsü üzerinde konuşulacak. Rezervasyonumu yaptırdım.

01 – Hulki Aktunç – Lodos Düğünü
http://www.4shared.com/flash/player.swf?ver=9051
Powered by mp3skull.com

Bu arada aklıma geldi; bunca otobana rağmen hala ele gelir dişe dokunur bir eser yok elimde. Orada burada parçalar, taslaklar, denemeler, günlük parçaları… Bir de bu otobanlar olmasa halim ne olurdu kim bilir? Bir itirafta bulunayım: ilk taslağını oturtmak göreceli olarak daha kolay, asl’olan  düzeltmesi, birleştirmesi, çoğaltması ve özellikle de eksiltmesi.

Sabır ve düzenli çalışma gerektiriyor ki işte o da ben de yok. Boşuna demedim Simon benim tek yumurta  ikiz kardeşim diye…

Bunu derecelendir:

 Subscribe in a reader

Okudukça

Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseybim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.

Çavdar Tarlasında Çocuklar
J.D.Salinger

Ara ki Bulasın

Ne Diyordum?

  • İz Peşinde
  • Kahveyi bıraktım, başıma gelenler
  • Taş bu yumurtalar taş
  • Bir haftalık kazanç: Mo Yan, Yu Hua, Engin Türkgeldi
  • Bir alışkanlık oturtmaya çalışıyorum
  • Uzun zaman oldu görüşmeyeli…
  • Ovalama Günleri/Günlükleri

Çok Okunasılar

  • Gelmiş Geçmiş En Etkili 100 Yazar Listesi
  • 1/101 - Çavdar Tarlasında Çocuklar Hakkında
  • Bir Rüya Gibi
  • >Yaka Düğmelerinden Erkek Karakter Tahlili
  • >Korkuyu Beklerken / UBOR-METENGA
  • >Ağaçlar ve İnsanlar
  • 4/101 Kitap: Solgun Ateş

Instagram

Follow me on Twitter

Tweetlerim

Diğer 850 takipçiye katılın

Follow Kunegond'un Penceresinden on WordPress.com

Tali Bloglar

  • Kunegond'un Objektifinden
  • Qunegond Okudukça

Goodreads

OKUYORUM

101 KİTAP PROJESİ : 5/101

Pel-Mel

5 hafta 5 roman 12. İstanbul Bienali 50 shades of grey 101 Kitap acayip Adorno anneler anılar apollon tapınağı Bilge Karasu boğazda eğlence bumed Bu puzzle kaç parça? bu sabah Bu ses de nedir? can sıkıntısı Carson McCullers central perk deniz E.L.James erotik-romantik romanlar etiket biliyorum önemlisin ama aklıma bir şey gelmiyor etiketlemekten sıkıldım etiketsiz ezik fark Fay Hatları Fransız Teğmenin Kadını Gece günlük hani hatıralar her eve bir kültür kampanyası hissi iphone isimsiz iç sıkıntısı Jean Genet John Fowles kahve kelebek kendini tanı Kirko ile Kriko'nun maceraları kitap Kunegond'u Yaşatma ve Kalkındırma Vakfı İlanı köpek balığı metinleri mahalle Mark Ravenhill mubi ile film izlemek Nancy Huston nereye gider? Oğuz Atay Palahniuk paris Paris Defteri pazar pazar günlerinin seyir defteri pazar günü ne yapılır Pazar Keyfi Post A Day 2011 Refik Halit Karay renk rüya görmeden olmaz rüyalarım ve ben sabah saçmalama serbestisi içinde yüzmek en büyük özgürlük tembellik güzeldir tembelliğin böylesi ubor metenga buluşmaları woody allen Yalnız Bir Avcıdır Yürek Yekta Kopan Yer altında dünya var zavallı medusa Çırağan Okumaları

Kategoriler

Bu blogu takip etmek ve yeni gönderilerle ilgili bildirimleri e-postayla almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 850 takipçiye katılın

Blogroll

  • ACA'nın Çekirdek Bakışı
  • Anlatmak İstedim
  • ANNECİK VE CİCİK
  • Aydan Atlayan Kedi
  • ÖYKÜ
  • Bir Dilim Sohbet
  • BLACK ESPRESSO
  • Classic Movies Digest
  • Defter
  • Fil Uçuşu
  • Gay Kedi
  • Jose Naranga
  • KADINBEDENSAHNEDÜNYA
  • Laini Taylor
  • Leylak Dalı
  • Murat Gülsoy
  • Nam-I Diğer Annecik
  • Stupid Little Things
  • SİRENİN SESİ
  • Vladimir'in Derdi
  • İÇİMDEN ÇAĞLAYANLAR
  • İyi geceler küçük Joe

Sakla Samanı

  • Haziran 2019 (1)
  • Nisan 2019 (1)
  • Ocak 2019 (4)
  • Mayıs 2018 (2)
  • Şubat 2018 (1)
  • Ocak 2018 (3)
  • Aralık 2017 (1)
  • Kasım 2017 (1)
  • Temmuz 2017 (1)
  • Mayıs 2017 (1)
  • Şubat 2017 (2)
  • Ocak 2017 (5)
  • Kasım 2016 (1)
  • Haziran 2016 (1)
  • Mayıs 2016 (3)
  • Nisan 2016 (2)
  • Ocak 2016 (13)
  • Mayıs 2015 (2)
  • Şubat 2015 (1)
  • Kasım 2014 (4)
  • Mayıs 2014 (2)
  • Nisan 2014 (3)
  • Şubat 2014 (1)
  • Ocak 2014 (6)
  • Aralık 2013 (4)
  • Kasım 2013 (4)
  • Ekim 2013 (2)
  • Eylül 2013 (3)
  • Ağustos 2013 (1)
  • Temmuz 2013 (7)
  • Haziran 2013 (3)
  • Mayıs 2013 (1)
  • Nisan 2013 (3)
  • Mart 2013 (11)
  • Şubat 2013 (3)
  • Ocak 2013 (6)
  • Aralık 2012 (5)
  • Kasım 2012 (4)
  • Ekim 2012 (11)
  • Eylül 2012 (5)
  • Ağustos 2012 (3)
  • Temmuz 2012 (13)
  • Haziran 2012 (4)
  • Mayıs 2012 (4)
  • Nisan 2012 (5)
  • Mart 2012 (2)
  • Şubat 2012 (5)
  • Ocak 2012 (8)
  • Aralık 2011 (6)
  • Kasım 2011 (16)
  • Ekim 2011 (6)
  • Eylül 2011 (11)
  • Ağustos 2011 (6)
  • Temmuz 2011 (11)
  • Haziran 2011 (24)
  • Mayıs 2011 (13)
  • Nisan 2011 (17)
  • Mart 2011 (29)
  • Şubat 2011 (7)
  • Ocak 2011 (7)
  • Aralık 2010 (13)
  • Kasım 2010 (11)
  • Ekim 2010 (7)
  • Eylül 2010 (15)
  • Ağustos 2010 (3)
  • Temmuz 2010 (3)
  • Haziran 2010 (9)
  • Mayıs 2010 (4)
  • Nisan 2010 (3)
  • Mart 2010 (14)
  • Şubat 2010 (15)
  • Ocak 2010 (25)
  • Aralık 2009 (21)
  • Kasım 2009 (24)
  • Ekim 2009 (10)
  • Eylül 2009 (14)
  • Ağustos 2009 (22)
  • Temmuz 2009 (14)
  • Haziran 2009 (31)
  • Mayıs 2009 (31)
  • Nisan 2009 (30)
  • Mart 2009 (34)
  • Şubat 2009 (25)
  • Ocak 2009 (8)
  • Aralık 2008 (1)
  • Kasım 2008 (5)
  • Ekim 2008 (1)
  • Ağustos 2008 (1)
  • Haziran 2008 (5)
  • Nisan 2008 (3)
  • Mart 2008 (15)

Vurun Kahpeye

  • 337.311 hits

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.com

Vazgeç
Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası