Günlük haberlere bakıyordum, Almanya’da bir adam evinde çürümüş bir şekilde bulunmuş, bir buçuk yıl önce öldüğünü saptamışlar. Kanepede uzanıyormuş, elinde kumandası falan… Televizyon hala açık mıydı, değil miydi yazmıyor, ben merak ettim, kirası ve faturası ödendiği için kimse o derin uykusunda rahatsız etmemiş, büyük ihtimalle hesabında yeterli parası vardı ve tüm ödemelerini otomatiğe bağlamıştı… Neyse ki bizim coğrafyada böyle bir şey olmaz, ne kadar paran olursa olsun çok kısa bir sürede hiçe döner, ayrıca ev sahibi kiracısını astronomik artış elde etmeden asla bırakmaz, her ay arar, deşer de deşer, bir de tv internet bağlantın varsa kontrat yenileme, indirim sunma, futbol seyredebilme özgürlüğüne kavuşturma… banka kurumunu da unutmayalım, ısrarla paranı yatırıma çevirtme, sana istemediğin kredileri verme ve daha şu an düşünemediğim çeşitli sigortalara boğma falan gibi şeylerle, bıkmadan usanmadan bir kedi ya da 2 yaşında bir çocuk ısrarcılığıyla seni arar bulurlar, çünkü hep bir sorun olur, bir buçuk yıl çeşitli kurumlar tarafından rahatsız edilmemek olası bile değil.

Dikkatimi çeken şey, karşı komşularının balkonda toplanmayan çamaşırları görüp, onlara acıması ve polise bildirmesiyle ölmüş adamın bulunması arasındaki sıkı ilişki. Komşular utana sıkıla amacımız komşumuzu gözlemlemek kesinlikle değildi yanlış anlaşılmasın diye beyanatta bulunmuşlar, o çamaşırlara içimiz gitti leş gibi oluyorlar, yıpranıyorlardı. Tabii bu gözlemle polise bildirme arasında bir buçuk yılın geçmiş olduğu da aklımdan çıkmıyor.

Giderek daha fazla, kendimize dönmeye, başkasına bakmamaya, sokaklarda bile başımızı eğerek gezmeye itiliyorsak… çok çok istersek, tabii ki gözü olan hiç bir canlı bakmadan yaşayamaz, bakabileceğimiz yerler belirlenmiş durumda, vitrinler, içlerindeki mallar ve cansız mankenler ve doğa o da bazen, oturduğunuz şehirde yakınınızda bir doğa parçası varsa, kafayı gökyüzüne de dikip yürüyebiliriz, ama en uygun olanı kaldırım taşlarıyla, vitrinlerdir.

Halbuki insan başkasına bakmadan kendi içini göremez ki, tanıyamaz ki, tıpkı dış görünüşü için bir aynaya, bir cama ya da durgun bir suyun yüzeyine bakmasının mecburi olduğu gibi.