Evde iki tane damacana su şişemiz var. Birini daima yedek olarak dolu tutmaya çalışıyoruz. Makarnayı, yumurtayı bile kaynak suyu ile haşladığımdan her an susuz kalma tehlikesiyle karşı karşıya olmak bizi bu yönteme sürükledi. Yeri olanlar için çok uygun. Ama yakında 45-50 senelik olacak iki maziyi ve üstüne Kiki’nin 14 senelik mazisini ekleyince, sadece 90 metre karelik bir apartman dairesine itiş kakış sığışmaya çalışmanın yanı sıra bu yedek damacana şişesi benim kabusum oldu.
Önceleri bu şişeyi dar bir hol misali mutfağımın kapı arkasına sıkıştırmaya çalıştım. Zaten kullanılan damacana orada duruyor. İkincisini de koymaya çalışınca kapı açılmaz oldu. Öyle ki mutfağa girebilmek için kapıdan iki manevra yapmak gerekiyor. Birincisi ancak 45 derece açılabilen kapıdan tam karşıda duran buzdolabına doğru bir hamle yapmak. Dolaba toslamadan zamanında durmak. İkinci hamle olarak acilen sağ tarafa doğru bir 45 derede daha dönerek mutfağı ortalamak ve tam karşıdaki tezgah ile ocağın yanına varmak. Elimde tabaklar ve tencereler ile salonda duran yemek masasına gitmek için bu hamleleri tersinden yapmam gerektiğini unutmayın. Üstelik eller, kollar dolu olunca bu 45 derecelik açılımın neredeyse 10 derecelik bir dar açı etkisini yaptığını söyleyebilirim.
Buna rağmen bu düzene bir müddet devam ettik. Sonraları, biraz da tembellikten yedek damacana şişesini girişteki dar ve alçak bir tahta masanın yanında tutmaya başladık. Bizim girişimiz de kapı genişliğinde dar bir koridordan ibaret. Öyleki zil çalıyor, kapıyı açıyorsun. İçeri buyur ediyorsun. Ama kimse giremiyor. Çünkü girişte sadece kapıyı açanın durabileceği kadar bir yer var. Çünkü kapı sadece 80 derece açılabiliyor. Eğer arkasında durmaya çalışırsan bu açılım derecesi 30’a kadar düşüyor. Girmek için faks kağıdı gibi bir yapıya sahip olmak lazım. O da herkesin harcı değil. Hadi girdin diyelim. Orada da iki hamle yapmak gerekiyor. Dosdoğru Kiki’nin odasına yönlenip sonra soldan gerisin geri dönerek tekrar girişe çıkmalısın. Kiki genelde oda kapısını kapattığından kapı camından çıkma ya da cama yapışarak dümdüz olma tehlikesi de işten bile değil. Dolayısıyla misafir kabul ederken kapıyı mümkün olduğunca ardına kadar açıp, 3 metre kadar geri çekiliyorsun. Salonun kapı oyuğuna saklanarak gelenin ya da gelenlerin tek sıra halinde içeriye girmelerini bekliyorsun. Sonra arkalarından gidip kapıyı kapatabilir ya da uzaktan son girene seslenerek kapıyı kapatmasını rica edebilirsin. Neyse ki bizim evde ayakkabı çıkarma adeti yok. Yoksa bu iş nasıl olurdu düşünmek bile istemiyorum.
Gelelim tembellik işine. Sucu sipariş edilen damacanayı getirince aralık kapıdan elini uzatabildiği bir mesafeye damacanayı koyar ve gider. Bu yer de, işte yukarıdaki fotoğrafta görülen yer. Bu aralar, itiraf etmek gerekirse uzun bir süredir, çoğunlukla damacanayı sucunun koyduğu yerde bırakıyorum. Mutfağım, o daracık giriş koridorunun tam karşısında olduğu için diğeri bitince yedeğini almak üzere çok bir mesafe katettiğim söylenemez. Dolayısıyla uygun bir düzenleme. Ancak bu düzenek beni çok rahatsız ediyor. Bir kere girişte dolu ya da boş, çünkü boşalınca da sucuyu çağırana kadar bazen 1-2 gün geçiyor, kocaman bir şişenin durması ve eve girer girmez göze çarpması sinirime dokunuyor. İkincisi zaten dar olan giriş iyice kapanıyor. Bir de daha önce belirttiğim gibi girişin hemen yanında Kiki’nin odası var ki, damacana oda girişinin dörtte birini kapatıyor.
Geçen gün aklıma bu şişeyi tuvalete koymak geldi. Klozetin altına yatay bir şekilde soktum. Sonra da klozetin üstüne oturdum. Simülasyon yapıyorum. Ağzı bir parça dışarı taşarak bacakların arasından görünüyor. Olsun önemli değil. Bir de tuvaletin kapısından içeri bakınca, o damacana şişenin orada olduğu tüm açıklığıyla belli. Biliyorum yedek su şişesini saklamak için bulduğum bu yer, hiç alışılmadık ve sıra dışı. Bir de psikolojik hijyen sorunu geliyor insanın aklına. Ancak olsun kimler neler yapıyor da oluyor, benimki neden olmasın diyerek umursamadım. Ve biraz da böyle deneyelim dedim.
Biraz önce mutfakta çorba yapacağım. Damacanadaki suyun bittiğini gördüm. Tam girişe yöneliyordum ki, geçen gün tuvalete koymuş olduğumu hatırladım. Hay Allah hiç de iyi yapmamışım bak daha uzağa gitmek zorunda kalıyorum diye söylenerek tuvaletin kapısını açtım. Klozetin altında şişe yok. Ayrıca klozetin altında koca damacana şişeyi koyacak yer yok. Her şeyi anlamak için 1-2 dakika orada öylece durup, bakmam gerekti. Beynimdeki imaj ve biraz önce yukarıda anlattıklarım o kadar canlı ve yaşanmıştı ki, kendime gelmekte zorluk çektim. Girişe geri döndüm. Yedek damacana her zamanki yerinde tahta masanın yanında duruyor. Geri kalanlar ise sabaha karşı görülmüş bir rüyaymış