>Aylık zevkle takip etmeye çalıştığım dergiler var. Bir zamanlar kadın ve sansasyon dergileri almaya bayılırdım. Halen de kuaföre gittkçe Alem, Hafta Sonu, Şamdan gibi şeyleri ya da Elle, Marie Claire, Cosmopolitan sınıfından olanları severek okuyorum. Ancak bu krizde onlara para vermek içimden gelmiyor. Parantez içinde belirteyim. Eskiden ülkede çıkan neredeyse tüm gazete ve dergileri alır, okurdum. Öyle bir alışkanlığım vardı. Şimdi hem artık çok fazlalar. Teknik olarak imkanı yok. Hem de çok pahalılar. Ya da benim kazancım çok düşük kaldı. İkisinden biri. Eskilerden şunu hatırlarım. Bir dergiyi ya da kitabı kaybettiğimde üzülmez hemen yerine yenisi koyardım. Hatta ben kendim birilerine verirdim. Ya da ağır geldiğinden taşıyamaz, bulunduğum yere bırakırdım. Şimdilerde böyle bir şey ne mümkün. Ancak fotograftaki dergileri takip edebiliyorum. Yabancı basın ancak internetten.

Altyazı en severek okuduğum sinema ve film kültürü dergisi. Boğaziçi Üniversitesinin bir yayını. Vizyondakileri, yeni DVD’leri tanıtmanın yanısıra önemli festivallerden duyurular, tanıtımlar yapıyor. Dosyalar hazırlıyor. Geçen sayılarda yaptığı Orhan Gencebay dosyası gerçekten çok ilginçti. Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesini yazarken Orhan Gencebay dinlediğini öğrendim. Aslına bakarsanız o kitapta tam bir Orhan abi havası var. Şimdi her şey daha net oturdu.
Altyazının bana fazlasıyla hitap eden yanı ise film eleştirilerinde kendisi ile aynı çizgide olmamız. Yani tavsiye ettiği filmleri seviyorum. Hafif geçtiklerini ise ben de hafif buluyorum. Güvenilir bir kaynak.
Varlık ve Kitaplık dergileri ezelden beri çıkan edebiyat dergileri. Hele Varlık. İçinde şiirler, öyküler ve düşünce yazıları var. Okuduktan sonra bile atmayıp saklıyorum. Her ikisinin de son sayısı sanki ağız birliği etmişler gibi roman üzerine odaklanmış. Varlık 21. yüzyılın öykü ve romanını kimler yazıyor diye başlık atmış? Ayrıca Orhan Pamuk ve Rus Edebiyatı arasında karşılaştırma yapan Apollinaria Avrutina’nın yazısı ilginç. Kitaplık ise Gerçek kişilerle tarihi olaylar arasında Roman demiş. Şiire oldukça fazla yer veren bir dergi. Sevenlerine duyurulur.
Notos ise yeni tanıştığım ama sevdiğim bir edebiyat dergisi. Haziran-Temmuz sayısı Türk sineması Türk romanının önüne mi geçti? şeklinde bir başlık atmış. Bu dergi daha çok öykülere yer veriyor. Türk öykücülerinden yabancı öykücülere, yeni kalemlere fırsat tanıyan, arkasında epeyce bir emek olduğunu hissettiğiniz keyifli bir dergi. Ayrıca her sayıda bir öykü yarışması gibi bir faaliyetleri var. Ayın öyküsü seçilene Notos’tan kitap armağan. Derginin arkasındaki isim ise Semih Gümüş.
Hamster bebeklerinin son fotograflarına yanda değinmeden geçemeyeceğim. Öyle şekerlerki. Bu yavrular ebeveynlerden daha kibar. Ele alınca ısırmaya çalışmıyorlar. Belki de kibarlıktan değildir. Kötülük ile henüz tanışmamış olmalarından kaynaklanması daha büyük bir ihtimal gibime geliyor. O yüzden savunma mekanizmaları henüz start almamış. Melekler gibi masumlar. Ellere ve ayaklara bitiyorum.