Hafta sonunun programsızılığı sonunda güzel bir programa dönüştü. Cuma gününden itibaren havalar ılınmaya başlamıştı. Cuma gününden itibaren uzun zamandır görüşmediklerim İstanbul’a gelecekti. 48 saati akışına bıraktım.

Bu sabah sahil bomboş ve çok güzeldi. Hafif bir şekilde yağmurun serpiştirmesiyle tüm İstanbul AVM’lere akın etmiş. Diğer kısmı da zaten yarı yıl tatili nedeniyle evine, köyüne, tatil köyüne gittiğinden tüm kıyı bize kalmış gibiydi. Bisiklet ve paten iyi gitti. Uzun zamandır bisiklete binmemiş olmanın etkisiyle şimdi oturmak da biraz sancı çekiyorum. Bisiklet seleleri eskiler gibi rahat ve konforlu değil. Ya da yeni nesil popolar genetik olarak daha dayanıklı ve farklı.

Bizim oradan Suadiye’ye yürüdük. Sahilde kumların üzerindeki salaş çay bahçesinde birer bardak çay içtik.

 

Issız, sesszi bir saihl yolu. Az bulunur güzellikte ve sakinlikte.

 

Yılın ilk mineleri açmış. Yanıltıcı bir bahar bu. Çok yakında soğuklar kapıda.

 


Cumartesi gününün bilezikleri. 

 


Beşiktaş’tan Balmumcu’ya kadar yürüdük. Bir sigorta şirketi, balkonuna görüldüğü gibi reklam yapmış. Gelen geçen kanıksamış. Ama ben ilk kez gördüğümden aldandım ve neredeyse polisi arayacaktım. 

Nişantaşı’nda yenilen bir Van Kahvaltı Faslı. Bol peynir, pastırmalı yumurta, çay ve kaşarlı gözleme. Bol köy ekmeği. Bal ve Kaymak. Bal kaymak olunca mükemmel bir kahvaltı sofrası oldu. Gerçekten Van’da da kahvaltı bu mudur?